SALİH BERBER VE SAĞLIK ALANINDA GREV
DR.CEM ŞAHAN
Sanırım 8-9 yaşlarındaydım. Babamın çalıştığı SEKA farikasında, fabrika girişinde ‘’Bu İş yerinde Grev Var’’ pankartı asılıydı. Ben Grev’in ne demek olduğunu bilmiyordum o zamanlar. Ama bez afişe yazılı, pankarttaki kırmızı yazı dikkatimi çekmişti. Çünkü bizim evde babam memurluktan arta kalan zamanlarda ilçenin – o zaman ki bucağımızın- esnaf tabelalarını yazardı. Ayda 1-2 tane de araba yazılarını. Reklam alanında da teknoloji bu kadar gelişmemişti. Sentetik boya ile fırça ile yazılırdı o zamanlar tabelalar. Ben de 11 yaşlarında, yazın o sıcak günlerinde, bu işi yaptım üniversiteye gidene kadar. 2 yıl önce memlekete gittiğimde hala eskimiş, gölgeleri düşmüş, hafif küflenmiş, SALİH BERBER tabelası asılıydı, benim yazdığım.
Sonra 89 Baharını yaşadım 19’umda..
SEKA grevi ve lokavtı dün gibi aklımda. Karşı komşumuz Özcan’ın babası işçiydi. Ve annem daha çok çağırır olmuştu yemeğe Özcan’ları.
89 yılına 13 bin 500 işçi grevde girmiş, 3 bini aşkın işçinin grevi de 1990 yılına sarkmıştı. 89 yılı en fazla kamu işçisinin greve çıktığı yıl oldu. 30 bin 153 kamu işçisi greve çıktı. Bunlardan 21 bin 179'u Türk-İş, 2 bin 209'u da Hak-İş üyesi işçilerdi. Bağımsız sendikalara üye 22 bin 161 işçi greve çıktı. Çelik-İş üyesi 20 bin demir çelik işçisi (Karabük ve İskenderun), tarihlerinin ilk grevini 137 gün sürdürdüler.
Sonra 1990.
Zonguldak..
………….
‘’Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yan yana onlar.’’
22 Kasım’da Çapa ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde tüm sağlık emekçileri ve öğrenciler 1 günlük grev haklarını kullandılar.
‘’Performans sistemiyle hasta-hekim ilişkisini puan kaygısı içinde ticarileştiren, tüm hastaneleri kar amaçlı işletmelere dönüştüren, sağlık çalışanlarını güvencesiz, sözleşmeli çalışma sistemine geçirecek olan, öğretim üyelerinin hasta bakmaları ve uygulamalı eğitim yapmalarını, tıp öğrencileri ve asistan hekimlerin eğitim almalarını engelleyen tüm düzenlemelerin iptal edilmesini talep ediyoruz. Eğitim ve bilimsel araştırmaların yapılabildiği, hasta bakım hizmetlerinin yeterli süre ayrılarak nitelikli düzeyde sunulabildiği, özlük haklarımızın tanındığı ve emeğimizin karşılığının çalışma barışımızı bozmadan maaş olarak ödendiği, iş güvencesi ve akademik özgürlüğün olduğu, meslek örgütlerinin işlevsiz bırakılmadığı "tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesinin sağlandığı bir ortamda çalışmak istiyoruz. Taleplerimiz doğrultusunda, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakülteleri öğretim üyeleri, uzman ve asistan hekimleri, öğrencileri ve sağlık çalışanları olarak uyarı amacıyla 22 Kasım 2011 tarihinde hizmet sunamıyor, yetkilileri gerekli düzenlemeyi yapmak üzere göreve davet ediyoruz.’’
Çapa’dan , Cerrahpaşa’ya Hastalara Açık mektubu dağıttılar
2003 yılında başlayan “Sağlıkta Dönüşüm, “Tıp Eğitimi ve Sağlıktaki Yıkım Süreci” devam ediyor. Tıp fakültelerinde, hastaların müşteri olarak görüldüğü ve daha fazla hasta bakılarak döner sermaye gelirlerinin arttırılması esasına dayanan performans sistemine geçildi. Üniversite Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesinin yasal koşulları oluşturuldu. Kamu Hastane Birlikleri kurularak, tüm hastaneleri kar amaçlı işletmelere dönüştürmenin yolları açıldı.
Bu değişikliklerin sonucunda;
Daha fazla hasta bakmamız, daha fazla ameliyat yapmamız isteniyor. Doktorlar hastalara hak ettikleri süreyi ayıramaz noktasına getiriliyor. Beş dakikada bir hasta bakmamız isteniyor. Daha fazla kar etmenin başka yolları aranıyor. Sizler bir hekimin aynı gündeki 100. hastası olmayı ister misiniz?
Bu sistem başlamadan iflas etmiştir. İstenilen tahlil ve tetkik sayıları arttı. Reçetelerdeki ilaç sayısı arttı. Sağlık harcamaları 2002’de 4.7 milyar dolarken, 2010’da 47 milyar dolara çıktı. Unutmayalım; çalışan biziz, üreten de biziz. Ama, bu faturayı da bizim ödememiz isteniyor.
Öğrencilerin ve asistan hekimlerin kaliteli eğitim almaları engelleniyor.
Öğretim üyeleri, eğitim veremez, araştırma yapamaz, sağlık hizmeti sunamaz; mesleğini yapamaz duruma getiriliyor. Öğretim üyeleri, sözleşmeli çalışma sistemine geçmeye zorlanıyor. Sağlık çalışanları düşük ücretlerle, güvencesiz, çalışmaya zorlanıyor. Tıp eğitiminde günümüz ve yarınlarımız yok ediliyor.
Bu değişikliklerin sonucunda;
Şimdilik istediğiniz hastaneye kolayca gidebilirsiniz, kolayca ilaç yazdırabilirsiniz. Ancak, eskiden sizin olan hastanelere hasta olarak değil, müşteri olarak gideceksiniz. Giderek her basamakta daha fazla ücret ödeyeceksiniz. Bu sitemden kazançlı çıkacak olan, ne doktorlar, nede hastalarımız olacaktır. Kazançlı çıkan büyük sermaye sahipleri olacaktır.
……………..
Hekimlik insana olan aşktır.
Sağlık çalışanı olmak önce insana/insana ait olana emek ile bağlı olmaktır.
Şair ile bitirelim:
yalın ayak çin seddini ,bir ucundan bir ucuna
bu aşk yerinde grev var pankartlarıyla donatalım…..