KADIN YOKSULLUĞU
DR.CEM ŞAHAN
Geçenlerde yerel haber sitelerinde kredi kartı tartışması yüzünden eşi tarafından öldürülen bir kadının haberi vardı. 3.sayfa haberleri kıvamında verilen, altındaki sosyolojik gerçeklikler fazla gösterilmeyen haberler kategorisinde yerini aldı.
Bu kentin sosyolojik gerçeklikleri medya üzerinden tartışılmıyor uzun zamandır. Haberler üzerinde bir hakimiyet söz konusu. Toplumsal çıktılar ve dersler sergilenmiyor çoğunlukla.. Olaylar –dolayısı ile haberler- kişisel vurgu üzerinden veriliyor. Altındaki toplumsal gerçekler, arka plandaki sosyal yapı tanımlanmadıkça, medyanın sosyal katkısı da sınırlı kalıyor.
Örneğin bu kentte kredi kartları yüzünden kaç kişi intihar etmiştir?
Kaç aile içi şiddet yaşanmıştır?
Kaç boşanma davsı yaşanmış, kaç aile yıkılmıştır?
Bu süreçte kadın yoksulluğunun katkısı nedir?
……….
Kadın yoksulluğu çok boyutlu bir sorundur.
Kadınlar yoksulluğu farklı biçimlerde, farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda yaşarlar. Yoksulluğun kadınlaşması kavramı ilk olarak Birleşik Devletlerde yalnız yaşayan kadınların ya/yada tek ebeveynli ailelerin (kadın+çocuk) daha yoksul olduğuna ilişkin ampirik çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Aile yapısının değişmesi, boşanmaların artması, evlilik dışı çocuk sahibi olma oranının artması ve çocukların kadınlar tarafından bakılması gibi nedenler yoksulluğun kadınlaşmasını açıklamak için kullanılmıştır.
Halen kadının işgücü üzerinde yeri ikinci konumdadır.
İşgücü piyasasına katılımın düşük olması,
Katılım sağlandığında düşük ücretli işlerde istihdam edilme,
Kayıt dışı sektörde çalışma,
Fason çalışma,
Ücretsiz aile işçisi olma,
Elde edilen gelir üzerinde, (özellikle kırsal alanlarda), söz sahibi olmama-gelirden yoksunluk vb. gibi göstergeler bu farklılıkları belirlemektedir.
Kadın yoksulluğu ile mücadelenin temelini sosyal politikalar oluşturmalıdır ki, bu uluslar arası sermaye yoğrulmuş neoliberal politikaların uygulandığı ülkelerde/kentlerde çok mümkün gibi gözükmemektedir.
Günümüzde kadın yoksulluğu, kırsal kesimlerden ziyade kentlerde daha Şiddetli bir şekilde yaşanmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin yoğun bir şekilde görüldüğü kentlerde, yoksulluğun psiko-sosyal açıdan kadınlar üzerindeki etkisi gerçekten çok büyüktür.
Yoksulluğun küresel bir boyut kazandığı ve giderek kronik bir hastalığa dönüştüğü bu küresel çağda, meydana gelen küresel ekonomik ve mali krizlerden, şiddet, terör, iç çatışma ve savaş koşullarından da en çok etkilenenler yine kadın ve çocuklardır.
TEPAV Raporunun son cümleleri bitirelim bugünkü yazımıza da:
‘’Toplumsal eşitsizliklerin temelinde eşitsiz güç ilişkileri yer almaktadır. Yoksulluk elbette salt bir kadın sorunu değildir ancak kadınların daha yoksul olmasının ve etkilerini daha derinden hissetmesinin gerisinde hem toplumsal düzlemde hem de hane içinde kadınla erkek arasında var olan eşitsiz güç ilişkileri bulunmaktadır. Bu güç ilişkilerini değiştirerek, insan odaklı politikalar uygulayarak, eşitliğe ve iyi yaşam koşullarına doğru yol alınabilir.’’