12 Temmuz 2011 Salı

KADIN YOKSULLUĞU

KADIN  YOKSULLUĞU
DR.CEM  ŞAHAN
            Geçenlerde  yerel  haber  sitelerinde  kredi kartı  tartışması  yüzünden  eşi  tarafından  öldürülen  bir  kadının  haberi  vardı.  3.sayfa  haberleri  kıvamında  verilen, altındaki  sosyolojik  gerçeklikler  fazla  gösterilmeyen  haberler  kategorisinde yerini  aldı.
            Bu  kentin  sosyolojik  gerçeklikleri  medya  üzerinden  tartışılmıyor  uzun  zamandır.  Haberler  üzerinde  bir  hakimiyet  söz  konusu.  Toplumsal  çıktılar  ve  dersler  sergilenmiyor  çoğunlukla.. Olaylar –dolayısı  ile  haberler- kişisel  vurgu  üzerinden  veriliyor.  Altındaki  toplumsal  gerçekler, arka  plandaki  sosyal  yapı tanımlanmadıkça,  medyanın  sosyal  katkısı da  sınırlı  kalıyor.
            Örneğin  bu  kentte  kredi  kartları  yüzünden  kaç  kişi  intihar  etmiştir?
            Kaç  aile  içi  şiddet  yaşanmıştır?
            Kaç  boşanma  davsı  yaşanmış, kaç  aile  yıkılmıştır?
            Bu  süreçte  kadın  yoksulluğunun  katkısı  nedir?
            ……….
            Kadın yoksulluğu çok boyutlu bir sorundur.
Kadınlar yoksulluğu farklı biçimlerde, farklı zamanlarda ve farklı mekanlarda yaşarlar. Yoksulluğun kadınlaşması kavramı ilk olarak Birleşik Devletlerde yalnız yaşayan kadınların ya/yada tek ebeveynli ailelerin (kadın+çocuk) daha yoksul olduğuna ilişkin ampirik çalışmaların sonucunda ortaya çıkmıştır. Aile yapısının değişmesi, boşanmaların artması, evlilik dışı çocuk sahibi olma oranının artması ve çocukların kadınlar tarafından bakılması gibi nedenler yoksulluğun kadınlaşmasını açıklamak için kullanılmıştır.
Halen  kadının  işgücü  üzerinde  yeri  ikinci  konumdadır.
İşgücü piyasasına katılımın düşük olması,
Katılım sağlandığında düşük ücretli işlerde istihdam edilme,
Kayıt dışı sektörde çalışma,
 Fason çalışma,
Ücretsiz aile işçisi olma,
Elde edilen gelir üzerinde, (özellikle kırsal alanlarda), söz sahibi olmama-gelirden yoksunluk vb. gibi göstergeler bu farklılıkları belirlemektedir.
Kadın  yoksulluğu  ile  mücadelenin  temelini  sosyal  politikalar oluşturmalıdır ki,  bu  uluslar arası  sermaye  yoğrulmuş  neoliberal  politikaların  uygulandığı ülkelerde/kentlerde  çok  mümkün  gibi  gözükmemektedir.
Günümüzde kadın yoksulluğu, kırsal kesimlerden ziyade kentlerde daha Şiddetli bir şekilde yaşanmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin yoğun bir şekilde görüldüğü kentlerde, yoksulluğun psiko-sosyal açıdan kadınlar üzerindeki etkisi gerçekten çok büyüktür.
Yoksulluğun küresel bir boyut kazandığı ve giderek kronik bir hastalığa dönüştüğü bu küresel çağda, meydana gelen küresel ekonomik ve mali krizlerden, şiddet, terör, iç çatışma ve savaş koşullarından da en çok etkilenenler yine kadın ve çocuklardır.
TEPAV  Raporunun  son  cümleleri  bitirelim  bugünkü  yazımıza da:
‘’Toplumsal eşitsizliklerin temelinde eşitsiz güç ilişkileri yer almaktadır. Yoksulluk elbette salt bir kadın sorunu değildir ancak kadınların daha yoksul olmasının ve etkilerini daha derinden hissetmesinin gerisinde hem toplumsal düzlemde hem de hane içinde kadınla erkek arasında var olan eşitsiz güç ilişkileri bulunmaktadır. Bu güç ilişkilerini değiştirerek, insan odaklı politikalar uygulayarak, eşitliğe ve iyi yaşam koşullarına doğru yol alınabilir.’’