17 Şubat 2012 Cuma

GELECEK  ATÖLYESİ
İNATLA
DR.CEM  ŞAHAN
            Geçenlerde  Ece  Temelkuran’ın  son  2  yıla  dair   yazdığı  kitabının  altını  çizdiğim  satırlarını  not  defterime  yazarken  düşündüm.
             "Umut pek güven duyduğum bir sözcük değil, ben inadı tercih ederim. Umudum yok olsa bile inadım var. İnsanın, yine de, her şeye rağmen iyi olabileceğine, bu ülkenin içinde, dövüldükçe içinin çok derinine kaçmış bir iyilik tohumu olduğuna dair bir inatçı imanım var.
Benim de, benim gibilerin de bu ülkeye dahil olduğunu söylemek, sonra yeniden söylemek için sağlam tutmaya çalıştığım bir inadım var. Biz varız. Yani biz de varız..."
……………………………….
Türk Tabipleri  Birliği bu  hafta  önemli  bir bilimsel  rapor  açıkladı kamuoyuna.
TTB BİLİMSEL ARAŞTIRMA KURULU HOPA RAPORU
Raporun  alt  başlığı  ise  şöyleydi:
METİN LOKUMCU’NUN ÖLÜMÜYLE KİMYASAL GAZA MARUZ KALMA ARASINDA NEDENSELLİK İLİŞKİSİ MEVCUT
Bu  tür  raporlar  pek tartışılmaz  yerel  medyada.

Ama  hak  arama  sürecindeki  sendika, sivil  toplum  örgütleri, derneklerin  aktivistleri sık  maruz  kalırlar  bu  tür  kimyasal  maddelere..
31 Mayıs 2011 günü Hopa’daki seçim mitingi sırasında çıkan olaylarda hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu’yla ilgili olarak da ölümün polisin kullandığı biber gazına bağlı olduğu iddia edilmiş, Adli Tıp Kurumu Trabzon Adli Tıp Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin 20.06.2011 tarihli raporunda ise; “kişinin ölümünün kendisinde mevcut kalpte enfarktüs ve intraalveoler taze kanamaya bağlı kalp ve akciğer hastalığı ile meydana gelmiş olduğu” sonucuna varılmıştı.

Bu rapor sonrasında aile adına 342 avukat tarafından Türk Tabipleri Birliği’ne (TTB) başvurularak;
*Müteveffanın kalp krizi geçirmesinin nedeni
*Müteveffada “mevcut” olduğu belirtilen akciğer ve kalp hastalıklarını tetikleyen etkenin ne olduğu, yoğun kimyasal madde kullanımı ile kalp krizi arasında nedensellik bağı olup-olmadığı
*Otopsi esnasında analizi yapılan maddeler  (etil alkol, uyuşturucu vb) arasında gazın bulunup-bulunmadığı,
*Hopa’da kullanılan gazların isimlerinin/etkin maddelerinin bilinip-bilinmediği
*Hangi kimyasal madde/ hangi etkin madde gaz kullanıldığı bilinmeden, ölüm nedeni tespit edilip-edilemeyeceği sorularak, bilimsel görüş ve değerlendirme talebinde bulunulmuştu.
TTB Bilimsel Araştırma Kurulu oluşturulmuş ve dosyada mevcut belgeler incelenerek hazırlanan rapor  hukuksal  mercilere  ve  kamuoyuna  açıklanmıştır.
            Bilimsel Araştırma Kurulu tarafından yapılan değerlendirmede;
1. Kişinin ölümüne neden olacak düzeyde bir kalp hastalığı ya da KOAH düzeyinde bir akciğer hastalığı olmadığı, otopsi raporu sonucunda bildirildiği gibi kendisinde mevcut bir hastalık sonucu ölmediği,
2. Emosyonel olarak stresli bir ortamda kimyasal gaza (OC ve CS ,yani  biber  gazına) maruz kaldığı,
3. Bilimsel olarak en muhtemel ölüm mekanizmasının; kimyasalın ön planda solunum sistemi üzerindeki etkisi ile oluşturduğu akciğer hasarı, asfiksi, solunum yetersizliği, asidoz ve daha küçük bir olasılıkla sebep olabileceği ani hipertansif krizle birlikte gelişen akciğer ödemi ve tüm bu sayılan mekanizmaların tetikleyebileceği ventriküler fibrilasyon olduğu,
4. Ölüm ile kimyasal gaza maruz kalma arasında nedensellik ilişkisi olduğu” sonucuna ulaşılmıştır.
Sanırım  bir hekim  olarak, bilimsel  raporlar bağlamında, İnsan sağlığına etkileri nedeniyle bir kimyasal silah olduğu kabul edilen göz yaşartıcı gazların “hiçbir durumda” kullanımına izin verilmemesi ve uygulayanların cezalandırılması gerektiğini  her  ortamda inatla  tekrarlamak  gerekiyor.