Bizim gazete de son 1 haftadır Hava Kirliliği üzerine köşe yazarı arkadaşlarımız önemli yazılar yazdılar. Samsun ve ülke gündemi reel politika denilen rant ve ben politikasına dönüştüğü bir süreçte ‘’Hava Kirliliği’’ üzerine yazmak sorumluluk ve halkçı bir yaklaşım ister.
Dün
TMMOB çok önemli
bir rapor yayınladı.
‘’Terme Termik
Santral Raporu’’ başlıklı
bu rapor kentte
adına düşünen herkesin
okuması ve düşünmesi gereken bir
rapor..
Biz
de ‘’Kömürlü Termik Santrallerin
Sağlık Üzerine Etkileri’’
adlı bir rapor
için 2 aydır
yoğun uğraşıyoruz. Ulusal
ve Uluslararası 452
yayını tarayarak, olayın
bilimsel boyutunu kent
gündemi ile paylaşacağız.
Sanırım 20 Şubat
civarında bunu Samsun
basını ve kamuoyu ile de paylaşacağım.
Haziran 2010 da
Çin’de yapılan Dünya
Kardiyoloji Kongresinde 2
saatlik ‘’Hava kirliliği ve
Kalp’’ başlıklı oturumu
katılmıştım.
Neler mi anlatıldı?
Dünyada her yıl hava kirliliğinden 3
milyon insan ölmektedir. Bu değer dünyadaki toplam ölümlerin %5’ni
oluşturmaktadır. ABD’de her yıl 60.000 kişi partikül madde kirliliğinden
ölmektedir.
Yapılan bir çalışmaya göre PM10 için
günlük ölçüm değeri, aştığı zaman erken ölümler, ortalama yaşı 14 yıl gibi,
kısaltmaktadır.
Kalp
krizi riskini yükseltmektedir.
Ani
Kalp ölümlerine yol açmaktadır.
………………….
İsmail Başaran
büyüğümüzün ‘’ HAVAMIZ
KİRLİYMİŞ, KİMİN UMURUNDA’’ adlı yazısına
okuduktan sonra bu yazıyı
oluşturmayı planlamıştım. ‘’Kömürlü Termik
Santrallerin Sağlık Üzerine
Etkileri’’ adlı rapor için
452 yayını inceledim.
Hiçbir yorum yapmadan
altını çizdiğim bazı bilgileri sizlerle paylaşıyorum:
*Hava kirliliğine maruziyet, artmış
hospitalizasyon (hastaneye yatış) ve
mortalite (ölüm) düzeylerine neden olur,
özellikle miyokardiyal iskemi, kalp yetmezliği, aritmi gibi kardiyovasküler hastalıklar
ile astım ve akciğer kanseri gibi solunum sistemi hastalıklarından kaynaklanan
ölümlerle ilişkilidir (Chen vd., 2008).
*Türkiye’de Kocaeli’nden yapılan bir
çalışmada SO2 düzey-lerindeki her 10 μg m-3’lük artışın kış mevsiminde akut
miyokard enfarktüsü nedenli yatış riskini anlamlı olarak arttırdığı
saptanmıştır (Günay ve Yavuz, 2009).
*Ülkemizde, hava kirliliğinin astım
hastalığı üzerine etkisini inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Kara vd. (2012),
Niğde’de 2008-2010 yıllarında çevresel havada SO2 ‘nin 30 μg/m3 ve daha yüksek
miktarda bulunduğu durumlarda daha fazla sayıda astım tanısı alan vaka rapor
edildiğini göstermişler, 2010 yılında 45-64 yaş arasındaki erkek hastalara
koyulan astım tanısının çevresel SO2 ile korele olduğunu saptamışlardır (Kara,
vd., 2012).
*Zonguldak’ta yapılan başka bir
çalışmada çocukluk çağında astım, allerjik rinit, üst ve alt solunum yolu
enfeksiyonuna bağlı hastane başvuruları ile partikül madde konsantrasyonları
arasındaki ilişki incelen-miş, PM2,5-10 konsantrasyonundaki 10 μg m-3’lük
artışın aynı gün astıma bağlı hastane başvurularını %18 oranında arttırdığı,
maruz kalınan PM2,5 konsantrasyonundaki 10 μg m-3’lük artışın astım için odds
oranını 1,15 kat, astım ve allerjik rinit birlikteliği için odds oranını 1.21 kat
arttırdığı saptanmıştır (Tecer vd., 2008).
*Meksika’da hava kirliliğinin yüksek
olduğu bölgede yaşayan çocukların kirli olmayan bölgede yaşayan çocuklara göre
bilişsel gelişimde yaşıtlarına göre geri kaldıkları, beyin manyetik rezonans
görüntülemelerinde daha yüksek oranda hiperintens beyaz cevher lezyonları
olduğu saptanmıştır.
*İnme(felç) hava kirliliği nedeniyle meydana gelebilen en
sık santral sinir sistemi hastalığıdır. İnmeye bağlı mortalite(ölüm) oranları ve hastane başvuruları ile hava
kirliliği arasında pozitif korelasyon farklı bölgelerde yapılan çeşitli
çalışmalarda gösterilmiştir.
Temel sorun politikanın insan ihtiyacını önceleyen değil, sermaye
birikimini önceleyen tutumunda
yatmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder