16 Şubat 2015 Pazartesi

HAVA KİRLİLİĞİ BENİM UMRUMDA -1-


Bizim gazete  de  son  1 haftadır  Hava  Kirliliği  üzerine  köşe  yazarı  arkadaşlarımız önemli yazılar  yazdılar. Samsun ve  ülke  gündemi  reel  politika  denilen  rant  ve  ben  politikasına  dönüştüğü  bir  süreçte  ‘’Hava  Kirliliği’’  üzerine  yazmak  sorumluluk ve  halkçı bir yaklaşım ister.

            Dün  TMMOB  çok  önemli  bir  rapor  yayınladı.  ‘’Terme  Termik  Santral  Raporu’’  başlıklı  bu  rapor  kentte  adına  düşünen  herkesin  okuması ve  düşünmesi  gereken bir  rapor..

            Biz  de  ‘’Kömürlü  Termik  Santrallerin  Sağlık  Üzerine  Etkileri’’  adlı  bir  rapor  için  2  aydır  yoğun  uğraşıyoruz.  Ulusal  ve  Uluslararası  452  yayını  tarayarak, olayın bilimsel  boyutunu  kent  gündemi ile  paylaşacağız. Sanırım  20  Şubat  civarında  bunu  Samsun  basını ve  kamuoyu ile de  paylaşacağım.

            Haziran  2010 da  Çin’de  yapılan  Dünya  Kardiyoloji  Kongresinde  2  saatlik  ‘’Hava  kirliliği  ve  Kalp’’  başlıklı  oturumu  katılmıştım.

            Neler mi  anlatıldı?

            Dünyada her yıl hava kirliliğinden 3 milyon insan ölmektedir. Bu değer dünyadaki toplam ölümlerin %5’ni oluşturmaktadır. ABD’de her yıl 60.000 kişi partikül madde kirliliğinden ölmektedir.

            Yapılan bir çalışmaya göre PM10 için günlük ölçüm değeri, aştığı zaman erken ölümler, ortalama yaşı 14 yıl gibi, kısaltmaktadır.

            Kalp  krizi  riskini  yükseltmektedir.

            Ani  Kalp  ölümlerine yol  açmaktadır.

            ………………….

            İsmail  Başaran  büyüğümüzün ‘’ HAVAMIZ KİRLİYMİŞ, KİMİN UMURUNDA’’  adlı  yazısına  okuduktan sonra  bu yazıyı oluşturmayı planlamıştım. ‘’Kömürlü  Termik  Santrallerin  Sağlık  Üzerine  Etkileri’’  adlı  rapor için  452  yayını  inceledim.  Hiçbir  yorum  yapmadan  altını  çizdiğim bazı  bilgileri sizlerle paylaşıyorum:

            *Hava kirliliğine maruziyet, artmış hospitalizasyon (hastaneye yatış)  ve mortalite  (ölüm) düzeylerine neden olur, özellikle miyokardiyal iskemi, kalp yetmezliği, aritmi gibi kardiyovasküler hastalıklar ile astım ve akciğer kanseri gibi solunum sistemi hastalıklarından kaynaklanan ölümlerle ilişkilidir (Chen vd., 2008).

            *Türkiye’de Kocaeli’nden yapılan bir çalışmada SO2 düzey-lerindeki her 10 μg m-3’lük artışın kış mevsiminde akut miyokard enfarktüsü nedenli yatış riskini anlamlı olarak arttırdığı saptanmıştır (Günay ve Yavuz, 2009).

            *Ülkemizde, hava kirliliğinin astım hastalığı üzerine etkisini inceleyen çalışmalar yapılmıştır. Kara vd. (2012), Niğde’de 2008-2010 yıllarında çevresel havada SO2 ‘nin 30 μg/m3 ve daha yüksek miktarda bulunduğu durumlarda daha fazla sayıda astım tanısı alan vaka rapor edildiğini göstermişler, 2010 yılında 45-64 yaş arasındaki erkek hastalara koyulan astım tanısının çevresel SO2 ile korele olduğunu saptamışlardır (Kara, vd., 2012).

            *Zonguldak’ta yapılan başka bir çalışmada çocukluk çağında astım, allerjik rinit, üst ve alt solunum yolu enfeksiyonuna bağlı hastane başvuruları ile partikül madde konsantrasyonları arasındaki ilişki incelen-miş, PM2,5-10 konsantrasyonundaki 10 μg m-3’lük artışın aynı gün astıma bağlı hastane başvurularını %18 oranında arttırdığı, maruz kalınan PM2,5 konsantrasyonundaki 10 μg m-3’lük artışın astım için odds oranını 1,15 kat, astım ve allerjik rinit birlikteliği için odds oranını 1.21 kat arttırdığı saptanmıştır (Tecer vd., 2008).

            *Meksika’da hava kirliliğinin yüksek olduğu bölgede yaşayan çocukların kirli olmayan bölgede yaşayan çocuklara göre bilişsel gelişimde yaşıtlarına göre geri kaldıkları, beyin manyetik rezonans görüntülemelerinde daha yüksek oranda hiperintens beyaz cevher lezyonları olduğu saptanmıştır.

            *İnme(felç)  hava kirliliği nedeniyle meydana gelebilen en sık santral sinir sistemi hastalığıdır. İnmeye bağlı mortalite(ölüm)  oranları ve hastane başvuruları ile hava kirliliği arasında pozitif korelasyon farklı bölgelerde yapılan çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir.

            Temel sorun politikanın insan  ihtiyacını önceleyen değil, sermaye birikimini  önceleyen  tutumunda  yatmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder