SAĞLIK
ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDETİ ÖNLEME GÜNÜ
DR.CEM
ŞAHAN
Üç yıl oldu Dr. Ersin Arslan’ı yitireli.*
Dr.
Ersin Arslan, Gaziantep’de bir hasta yakını tarafından bıçaklanarak katledildi.
Aradan iki yıl geçti, ancak sağlık çalışanları ülkenin dört bir yanında her gün
şiddet görmeye devam ediyor. Ersin’in ölümünden sonra, genç bir sağlık emekçisi
Dr. Melike ERDEM sisteme isyanını kendi canıyla ödedi. Diyarbakır Dicle
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Yoğun Bakım Hemşiresi Rabia Önal
öldüresiye dövüldü. Kaymakamın dövdüğü doktor, Hastane Müdürü’nün kovaladığı
sağlık çalışanı, emniyet güçleri ve başhekimlerin saldırısı, hasta ve hasta
yakınlarının yerlerde tekmelediği hamile doktor, dövülen yoğun bakım
asistanları, silah çekilen acil servisler, silahlı tehditler, kovalanan
doktorlar, diş hekimleri, hemşireler.. …
Bunlar kamuoyuna
yansıyanlar.
Ya bilmediklerimiz, ya
açıklanamayanlar?
Dr.
Ersin Arslan’ın öldürülmesinden sonra sağlıkta şiddetin önlenmesi için pek çok
eylem ve etkinlik yapıldı. TBMM’de sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddet
olaylarını araştırmak için komisyon kuruldu. Komisyon toplantılarına katıldık,
şiddete ilişkin görüşlerimizi ifade eden raporlar verdik. Sonunda bu komisyon,
altına imza atabileceğimiz bir rapor hazırladı. Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod
uygulamasını başlattı. Bu hatta her gün ortalama 30 şiddet olayı bildiriliyor.
Bunlar sadece bildirilenler ve çoğunun bildirilmediğinin farkındayız. Tablo
kötü.
TBMM
raporunda da yer alan temel bir talebimiz var. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti azaltmaya katkısı olacak bir yasal
düzenleme gerekiyor. Bu düzenlemeye yönelik önerimizi Sağlık Bakanlığı’na,
TBMM’de grubu bulunan partilere ve sağlıkçı milletvekillerine ilettik. Ne yazık ki
bizim önerimiz gibi “somut caydırıcılığı olan yasal düzenleme” yerine son
çıkan sağlık torba yasasında pratikte karşılığı bulunmayan bir düzenlemeye
gidildi. Sağlık çalışanlarına dayak atanlar yine ellerini kollarını sallayarak
ortada dolaşıyor, ertesi gün dayak attıkları sağlıkçıyı tehdit etmeye devam
ediyor. Sağlıkta şiddeti önleyecek gerçek bir yasal düzenleme yapılmadan bu
konuda bir ilerleme olmayacağı çok açık, bunu yöneticilerden ivedilikle
bekliyoruz. Göstermelik yasal düzenlemeler değil, samimiyet bekliyoruz.
Bir
diğer önemli talebimiz de 17 Nisan’ın tüm Dünya’da “Sağlık Çalışanlarına Yönelik
Şiddeti Önleme Günü” ilan edilmesidir. Dr. Ersin Arslan’ın ölümü tüm Dünya
için hatırda tutulması gereken bir olaydır ve 17 Nisan, Dünya’da Sağlık
Çalışanlarına Yönelik Şiddeti Önleme Günü ilan edilmelidir. Bunun gerçekleşmesi
ve Dünya Sağlık Örgütü’nce ilan edilmesi için Dünya Sağlık Asamblesi’nde karar
alınması, Sağlık Bakanlığı’nın da bu
öneriyi Dünya Sağlık Asamblesi’ne götürmesi gerekiyor. Geçtiğimiz yıl tüm
çabamıza, Sevgili Ersin’in ailesinin desteğini alıp Sağlık Bakanlığı nezdinde
yaptığımız girişimlere rağmen bu öneri
Sağlık Bakanlığı tarafından
götürülmedi. Sağlık Bakanı’nın samimiyetle bu konuyu çözümlemesini
bekleyeceğiz; Ersin’ler
unutulmasın, Dünya’da başka Ersinler
olmasın diye!
Sağlık
çalışanları şiddeti sadece hasta yakınlarından görmüyor. Sağlıkta Dönüşüm
Programı’nın sağlığı ticari bir hizmet haline getirmesi ve üzerinden “kar” elde edilmesinin yarattığı
baskı ve mobbing bir yana; çalışanlar yöneticilerden doğrudan şiddet de
görüyor. Kaymakamın yerde tekmelediği kadın aile hekimi akıllardadır.
Atanmışlar, seçilmişler ve daha nicesinin şiddetini de unutmadık.
Sağlık
Çalışanlarına yönelik şiddetin nedenleri çok yönlü olmakla birlikte;
çalışanları, hasta ve hasta yakınlarıyla karşı karşıya getiren akıl dışı bir
sağlık sistemi var.
Ödeme güvencesini tamamen
yitirmiş, çalışanları birbiriyle rekabete sürükleyen, sağlıkta kaliteyi düşüren
PERFORMANS uygulaması var!
•
Gittikçe ağırlaşan iş yükü ve angarya,
7/24, esnek-kuralsız ve baskı altında çalıştırılma var, hemşirelerde
haftada 56, asistan hekimlerde 90 saate kadar uzayan mesailer var!
•
Birlik Hastaneleri arasında dama taşı gibi dolaşma, işyeri güvencesinin tamamen
ortadan kalkması, görev tanımı dışında “sağlıkçı her işi yapabilir mantığı” ile
çalıştırılma var!
•
Özel sektörde güvencesiz, parasını alamadan, kölelik koşullarında çalışma var!
•
Sağlık Hizmetine ulaşmanın önünde bin bir türlü engel var, her kademede ödenen
katkı-katılım payı ve ilave ücretler var!
•
Hükümet, siyasetçiler ve yöneticilerin “Sağlık Çalışanlarını”
itibarsızlaştıran, küçük düşüren, hedef gösteren kışkırtıcı üslubu ve
açıklamaları var!
Tüm
bunların sonucunda bozuk bir sağlık sistemi, tedavi olamayan hastalar,
çalışanlara yönelmiş öfke ve şiddet var!
Böyle
sağlık sistemi olmaz.
Bu
şartlarda, iyi hekimlik, diş hekimliği, hemşirelik, ebelik, teknisyenlik
yapılmaz!
Nitelikli sağlık hizmeti verilmez!
Onun için; Üzgünüz/
Kırgınız/ Öfkeliyiz!
Halkımıza
daha iyi bir sağlık hizmeti sunabilmek için; halkımızı verdiğimiz bu mücadelede
yanımızda olmaya, hükümeti; şiddeti doğuran, emekçileri ve halkı mağdur eden bu
sistemi ortadan kaldırmaya, işkolundaki sağlık emek ve meslek örgütleri olarak
birlikte çözüm üretmeye davet ediyoruz.
*TTB
Basın Açıklamasından
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder