BÜYÜKŞEHİR BİNİCİLİK TESİSLERİ
DR.CEM ŞAHAN
Melike hafta sonu, cuma çok heyecanlıydı. Yarın Ömer dayım beni ata bindirecek. Cuma akşamı heyecanla uyudu. Aklıma Ömer Seyfettin geldi. Yatılı okulda zorunlu okuma saatleri.. Ömer Seyfettin’in 1908 de ilk hikayesinin adıdır AT. Bu hikayesinde Vardar kıyılarında atını dört nala süren bir biniciyi anlatır. Binici, atını dört nala sürerken süratin verdiği duygu ve hayallere kapılır. Yazar bunu şöyle anlatır:
“Ormanın yapraksız ağaçları artık etrafında geçici bir çizgi fırtınasıydı. Yek ahenk bir rüzgar, kulaklarımda vızıldıyordu. Ben, vakur bir kuvvetin üstünde uçuyor gibi, pek çabuk yaklaşan uzaklara bakıyor, bu azgın ata bindikçe daima duyduğum şeyleri tekrar hissediyorum.”
“ Ah dört beş asır evvel yaşasaydım!” diye mütelezziz oluyordum. Bağlar, ova her taraf boştu. Semada sakin bulutlar, beyaz ve cesim köpükler halinde sabit duruyordu. Atım nihayet yavaşlar gibi oldu. Süatliye geçecekti. Ben hayalatımdan uyanmamak için tekrar kamçımı savurdum. Eski dört nal daha çılgın, daha mecnun tezayüt etti. Kütüklerin, hendeklerin üstünden atlıyordu. Tarlalardan kalkan çamur parçaları etrafa, bazen de üstüme sıçrıyordu. Dört beş asır evvel yaşamak… Bu ne tatlı bir hayattı..
Cumartesi Atakum İlçesi Büyükoyumca mahallesi hudutları dahilinde 50.000 metrekarelik alan üzerine kurulu Atlı Spor Tesislerine gittik. Benim ilk gidişim. Dostça bir karşılayış. İnanılmaz bir manzara. Temiz hava. Atakum’daki sıcak havaya rağmen, serin bir esinti.
Melike ve arkadaşı hemen Midillilerin üzerindeler..
Çok heyecanlılar. Melike’nin atının adı Prenses. 2 turdan sonra onu okşamaya başladı. Hasan başta olmak üzere çalışanlar çok yardımcı. Hoşgörü ve samimiyet insanın içini ısıtıyor.
Sohbet ediyoruz.
Bu tesislerde İngiliz, Arap, İran, Amerikan, Avusturya, ve Hollanda cinsi 22 atla eğitim veriliyor. At binme ile tedavi alan özürlü çocuklardan bahsediyorlar konuşma sırasında. Zaptedilmeyen, hırçın çocukların atları görünce nasıl sakinleştiklerini..Eğitim fiyatları, hizmete göre orta gelirli ailelere uygun.
Atla tedavi..
Atla tedavi (Hippotheraphy), atları bir “terapist” olarak kullanarak yapılan bir tedavi şeklidir ki, özürlü kişilerde kavrayışa ait, fiziksel, duygusal, sosyal, öğrenmeye ve davranışa ait değişikliği ve gelişmeyi hedefler.
Otizm, Depresif, Down Sendromu, öğrenme bozuklukları, gelişim gerilikleri, işitme sorunu olan 7–15 yaş arasındaki özürlüler, fizyoterapistler ve psikologlar tarafından uygun bulunması şartıyla hippoterapi seanslarına katılabilir.
Sonra merakım arttı. Hippoterapinin tarihçesini okudum:
‘’ Engellilerin atla tedavisi alanında uzmanlaşmanın ne zaman başladığı net değildir, ama tarihi kayıtlar ata binmenin fiziksel ve duygusal yararlarının antik yunan zamanına dayandığını göstermektedir. MÖ.460–377 yılları arasında Hipokrat “Doğal Egzersiz” adlı yazısında ata binmekten bahsetmiştir. 1569’da, İtalyan Merkurialis “Jimnastik Sanatı” adlı eserinde ve 1780’de Fransız Tissot “Medikal ve Cerrahi Jimnastik” adlı eserlerinde ata binmenin en faydalı yürüyüş şekli olduğunu yazmışlardır. Bu yüzyılın başlarında, İngiltere engellilerin ve ikinci dünya savaşında yaralanan askerlerin terapileri için atları kullanmanın faydalarını keşfetti. 1950’li yıllarda İngiliz fizyoterapistleri her türlü engelin ata binerek tedavi edilebileceğini keşfetmeye başladılar. 1952’de Liz Hartel'in çocuk felci olmasına rağmen, Helsinki at terbiye olimpiyatlarında gümüş madalya kazanması medikal ve at uzmanlarının dikkatini çekti. Avrupa’da atla terapi yapan merkezler kurulmaya başladı. Atla terapi merkezleri 1960’lı yıllarda Avrupa, Kanada ve Amerika'da yayılmaya başladı…’’
İnsan hikayelerinin giderek eski Türk filmlerindeki acıklı sahnelere döndüğü bir kentte,insana, çevreye, kentte dair iyimser, içimizi serinleten, umudumuzu çoğaltan bir gezinti oldu Binicilik tesisleri…
Sanki bu kentte değildik.
Sanki yaşananlar bu zamana ait değildi.
Dört beş asır evvel yaşamak… Bu ne tatlı bir hayattı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder