26 Haziran 2011 Pazar

ÖNCE HASTA YAP, SONRA TEDAVİ ET.

ÖNCE  HASTA  YAP,  SONRA  TEDAVİ  ET.
DR.CEM  ŞAHAN
            Hiç  bir  şekilde  sınır tanımayan,  her  türlü  zorluğu  uluslararası  baskı  ile  aşabilen,  insan  sağlığı, çevre  sağlığı  gibi konularda tanımlama  dahi  yapmaktan  uzak    yıkıcı bir iktisat  modeli  ile  karşı  karşıyayız.  Emek  üzerinden  yaşanan  hak  kayıpları  bir  yana,  kurulan, kurgulanan  endüstriyel  yatırımlar  ile emek  sahipleri  dahil   toplum  sağlığında  kaosa yol  açabilecek  piyasalaşma  çağının  trendidir,
            Önce  hasta  yap, sonra  tedavi  et.
            Son  50-60  yılın hava  kirliliği  üzerinden  anlatmayı  deneyeyim  modern kapital  çağının  sağlıksızlaştırma  girişimlerini.
            Hava  kirliliği  ve  kalp  sağlığı  ilişkisinin  giderek  artan  bilgi  birikiminin,  bu  kentte  lojistik kent, termik  santraller  kenti, HES’ler  üzerinden piyasa-emek  ilişkisini yırtıcı-yıkıcı  piyasa, her  şeye  rağmen  piyasa  diyenlere rağmen  ısrarla  anlatmaya  devam  eden  bir  naif  anlatıcı  olmaya  devam  edeceğim.
            Şunu  demek  istiyorum  bu  süslü  cümlelerle..
            Kurulan  endüstriyel  tesisler, denetimsiz  santraller sağlıksızlık  üretiyor ..
            ‘’Son yıllarda hava kalitesinin düzeldiği söylense de hala Birleşmiş Milletlerdeki insanların yarısından fazlası hava kirliliği miktarının sağlıksız seviyede fazla olduğu bölgelerde yaşamaktadırlar Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ülkemiz değerlerine baktığımızda ise 2009-2010 kış sezonunda il merkezlerinde ölçüm yapılan istasyonlardan elde edilen PM10 ortalamaları incelendiğinde; Iğdır, Karabük, Denizli, Çorum ve Bolu’da 15 gün ve daha fazla süreyle sınır değerlerin aşıldığı görülmektedir.’’
            Tekkeköy’de  En  çok  hava  kirliliğinin  yaşandığı  ilçe, kentimizde..
            Endüstriyel  tesislerden  ve  santrallerden  bir  çok  Zararlı  bileşen  salınıyor  havaya.. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı standartlarına göre, hava kirliliği, havadaki ozon (O3), karbon monoksit (CO), sülfür dioksit (SO2), nitrojen oksit (NO), likitler ve partiküller gibi bileşenlerin miktarlarına göre belirlenir. Ancak pratikte genellikle kirlilik, havadaki katı parçacıklar (PM) ve kükürt dioksit miktarına göre belirlenir.
            Santraller  sürecinde, bacadan  havaya  salınan  PM ler  üzerine  onlarca  yazı  yazdım. Son  5  yılda PM ler  ile,  kalp  damar  hastalıkları  ve  bu  hastalıklardan  ölüm ile  ilişkili  yüzlerce  makale  yayınlandı  uluslararası  tıp  dergilerinde. PM’lerin  myokard infarktüsü (kalp  krizi) , aritmi(kalp ritm  bozukluğu , kalp yetmezliğinin alevlenmesi ve inme (felç)  gibi kardiyovasküler mortalite ve morbidite ile daha ilgili olduğu gösterilmiştir. Çaplrına  göre PM10, PM5, PM2,5 ve  PM0,1  türleri  olan  bu  endüstriyel  ve  santral  kaynaklı  hava  kirleticilerin,  bugün  ülkemizde ve  kentimizde  sanayi  tesis  bacalarından  çıkan  sadece  PM10  türü  ölçülebilmektedir.
            Niçin  kalp  krizleri  artıyor?
            Niçin  kalp  damar  hastalıklarından  ölüm  artıyor?
            Niçin  etrafımızda  çok genç  yaşlarda  kalp  krizlerinden  ölen  insanlar  var.
            Çevresel  faktörlerin, hava  kirliliğinin  bu  kalp  hastalıklarına  katkıları  ne  kadar?
            Örneğin  mobil  santrallerin  hukuksuz  çalıştığı  süreçte, normalin çok  üzerinde  PM10  salındığı  günlerde  Tekkeköyde  kalp  krizinden  ölenlerde, hava  kirliliğinin  etkisi  neydi?
            Uluslararası Kardiyoloji  alanında  son  2  bilgiyi de  paylaşmak  isterim. Çünkü başta  Termik  santraller  olmak  üzere,  bu  kentin  en  verimli  topraklarına  bunların  yapılmasının  iznini  veren  yerelden  ulusala, tüm  erkin  hangi  vebalin  altına  girdiğini anlamalarını  isterim.
            Özellikle çapları 10 μm’den küçük olan partiküllerin (PM10) artmasıyla oluşan hava kirliliğinin artmış sistolik (Büyük) ve diyastolik (küçük) kan basıncı ile ilişkili olduğu söylenmektedir Konuyla ilgili yapılmış bir çalışmada, organik karbonlar, özelliklede fosil yakıt gazları ile sistolik ve diyastolik kan basıncı artışları arasında belirgin bir ilişki bulunmuştur.
            İnsanı hiç olarak  gören  bir  iktisadı  büyümenin,  yarattığı  yıkıma,  kuracağınız  SAĞLIK  KENTLERİ bile  derman  olamayacağını  söylemek, yanlış  olmaz  sanırım,
            Sizce..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder