ÖNCE HASTA YAP, SONRA TEDAVİ ET.
DR.CEM ŞAHAN
Hiç bir şekilde sınır tanımayan, her türlü zorluğu uluslararası baskı ile aşabilen, insan sağlığı, çevre sağlığı gibi konularda tanımlama dahi yapmaktan uzak yıkıcı bir iktisat modeli ile karşı karşıyayız. Emek üzerinden yaşanan hak kayıpları bir yana, kurulan, kurgulanan endüstriyel yatırımlar ile emek sahipleri dahil toplum sağlığında kaosa yol açabilecek piyasalaşma çağının trendidir,
Önce hasta yap, sonra tedavi et.
Son 50-60 yılın hava kirliliği üzerinden anlatmayı deneyeyim modern kapital çağının sağlıksızlaştırma girişimlerini.
Hava kirliliği ve kalp sağlığı ilişkisinin giderek artan bilgi birikiminin, bu kentte lojistik kent, termik santraller kenti, HES’ler üzerinden piyasa-emek ilişkisini yırtıcı-yıkıcı piyasa, her şeye rağmen piyasa diyenlere rağmen ısrarla anlatmaya devam eden bir naif anlatıcı olmaya devam edeceğim.
Şunu demek istiyorum bu süslü cümlelerle..
Kurulan endüstriyel tesisler, denetimsiz santraller sağlıksızlık üretiyor ..
‘’Son yıllarda hava kalitesinin düzeldiği söylense de hala Birleşmiş Milletlerdeki insanların yarısından fazlası hava kirliliği miktarının sağlıksız seviyede fazla olduğu bölgelerde yaşamaktadırlar Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ülkemiz değerlerine baktığımızda ise 2009-2010 kış sezonunda il merkezlerinde ölçüm yapılan istasyonlardan elde edilen PM10 ortalamaları incelendiğinde; Iğdır, Karabük, Denizli, Çorum ve Bolu’da 15 gün ve daha fazla süreyle sınır değerlerin aşıldığı görülmektedir.’’
Tekkeköy’de En çok hava kirliliğinin yaşandığı ilçe, kentimizde..
Endüstriyel tesislerden ve santrallerden bir çok Zararlı bileşen salınıyor havaya.. Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Ajansı standartlarına göre, hava kirliliği, havadaki ozon (O3), karbon monoksit (CO), sülfür dioksit (SO2), nitrojen oksit (NO), likitler ve partiküller gibi bileşenlerin miktarlarına göre belirlenir. Ancak pratikte genellikle kirlilik, havadaki katı parçacıklar (PM) ve kükürt dioksit miktarına göre belirlenir.
Santraller sürecinde, bacadan havaya salınan PM ler üzerine onlarca yazı yazdım. Son 5 yılda PM ler ile, kalp damar hastalıkları ve bu hastalıklardan ölüm ile ilişkili yüzlerce makale yayınlandı uluslararası tıp dergilerinde. PM’lerin myokard infarktüsü (kalp krizi) , aritmi(kalp ritm bozukluğu , kalp yetmezliğinin alevlenmesi ve inme (felç) gibi kardiyovasküler mortalite ve morbidite ile daha ilgili olduğu gösterilmiştir. Çaplrına göre PM10, PM5, PM2,5 ve PM0,1 türleri olan bu endüstriyel ve santral kaynaklı hava kirleticilerin, bugün ülkemizde ve kentimizde sanayi tesis bacalarından çıkan sadece PM10 türü ölçülebilmektedir.
Niçin kalp krizleri artıyor?
Niçin kalp damar hastalıklarından ölüm artıyor?
Niçin etrafımızda çok genç yaşlarda kalp krizlerinden ölen insanlar var.
Çevresel faktörlerin, hava kirliliğinin bu kalp hastalıklarına katkıları ne kadar?
Örneğin mobil santrallerin hukuksuz çalıştığı süreçte, normalin çok üzerinde PM10 salındığı günlerde Tekkeköyde kalp krizinden ölenlerde, hava kirliliğinin etkisi neydi?
Uluslararası Kardiyoloji alanında son 2 bilgiyi de paylaşmak isterim. Çünkü başta Termik santraller olmak üzere, bu kentin en verimli topraklarına bunların yapılmasının iznini veren yerelden ulusala, tüm erkin hangi vebalin altına girdiğini anlamalarını isterim.
Özellikle çapları 10 μm’den küçük olan partiküllerin (PM10) artmasıyla oluşan hava kirliliğinin artmış sistolik (Büyük) ve diyastolik (küçük) kan basıncı ile ilişkili olduğu söylenmektedir Konuyla ilgili yapılmış bir çalışmada, organik karbonlar, özelliklede fosil yakıt gazları ile sistolik ve diyastolik kan basıncı artışları arasında belirgin bir ilişki bulunmuştur.
İnsanı hiç olarak gören bir iktisadı büyümenin, yarattığı yıkıma, kuracağınız SAĞLIK KENTLERİ bile derman olamayacağını söylemek, yanlış olmaz sanırım,
Sizce..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder