4 Nisan 2012 Çarşamba

GELECEK  ATÖLYESİ

ÖZELLEŞEN  TELEKOM VE  TEKEL  İŞÇİLERİ  ve  12  EYLÜL  ÜZERİNE ?

DR.CEM  ŞAHAN

Sistemin  temel  bunalımı  üzerinden  işledi  bu  ülkede/kentte  özelleştirmeler. Başlangıçta  önemli  dirençler, mücadeleler  oldu.  Kıyımlar, yıkımlar oldu.

Yıkılan  aileler..

Huzursuz  çocuklar…

Evde  bir  matem  havası  ile  yenilen  yemekler..

İlgisiz  kalan  bebeler..

Yeni  işyerlerinde  yaşanan    bilmezlik…

Özelleşen  işyerlerinde  kalanlardaki  yalnızlık..

Yabancılaşma…

Zorunlu  itiat..

Düşünüyorum da bu  kentte   özelleştirme  sonrası mağdur işçinin  evinde neler  yaşandı.  Kimlerin  hayatı  etkilendi?

Çocukların  eğitimi  aksadı mı?

Çocuklar  ağladı mı?

Kaç  gün  o  yuvalarda  hüzün  hüküm  sürdü?

Kaç  işsiz  depresyona  girdi?

Kaç  işsiz  intihar  etti?

Kaç  özelleştirme  mağduru  anti-depresan  ilaç  kullanıyor?

O  süreçlerden  ruhlarında  neler  kaldı..

Yaşanan  zorunlu  göçler, evden  ayrılmalar  çocukların  kalplerinde  hangi  izleri  bıraktı?

Türkiye’de  özelleştirmelerin   insanı  boyutu  hiç  tartışılmadı.

Bilimsel  yönden  sosyolojik  ve  psikolojik  olarak  akademik  çalışmalar  yapılmadı..

Çünkü  12  Eylül’ün  akademisyenleri  neoliberal  sisteme bilimsel  katkı  yapmak misyonunun  yerine  getiriyordu.

Bilgi  iktidarını,  bu  yoksul   insanların  kandırılmasına  araç  olarak  kullanıyorlardı.

Çünkü  onlar  piyasa  ve  sermaye  için kirli  bilgiyi  yayan  zavallılardı.

………………….

Dün  hastanede rastladım  ikisine..

Telekomu  anlattılar  bana..

Tekeli  anlattılar..

20 yıl sigara  fabrikasında  çalışan  işçinin  ne  işi  vardı  hastane  kadrosunda..

Ya  da  17  yıldır  telefon  hattı  tamiri  yapan  o ürkek  memurun..

……………………

Ankara  tiyatro  alanı  gibiydi  dün..

12  Eylül’ün  bu ülkede  açtığı  özelleştirme  yaralarını  kurutabilecek misiniz  mesela?

Eğitim  sisteminizin  yok  ettiği  Yağmurları  geri  getirebilecek misiniz?

Engin Yıldırım.

51 yaşındaydı.

‘’Türk Telekom’da çalışıyordu./Özelleştirmeden sonra OMÜ Merkez Santralleri’ne gönderildi çalışmak için. 9 Mayıs Pazartesi günü Ziraat Fakültesi santralinin onarımı için görevlendirildi. 35 bin watt’lık elektrik direğinde yüksek gerilimde yaşamını yitirdi. Evliydi. 2 çocuğu vardı. Böyle bir görevi, sorumluluğu var mıydı? Telefon direğinde nasıl yüksek gerilim olurdu? Yetkisi, eğitimi neydi? Bilmiyorum.’’  cümleleri  yaşasın  piyasa, yaşasın  sınırsız  sermaye  diyen  12  Eylül’ün neresinde  duruyor  acaba?

Bu ülkedeki/kentteki  özelleştirmeler  ve  mağdurları, 12  Eylül’ün  ürünleri midir?

Gerçekten  çok  vicdanlı  bir  açıklama  yaptı  Türk  Tabipleri  Birliği..

‘’Yargılaması sembolik olanın demokrasisi de semboliktir!

 Bugün 12 Eylül 1980 darbe heyetinin iki baş aktörünün yargılanması başlıyor. Çok şey yazıldı, çizildi; daha da yazılacak, söylenecektir.Davanın iki kişiyle ilgili açılmış olması nedeniyle sembolik anlamına vurgu yapılıyor.2012 yılında, otuz yılı aşkın bir süre sonra Türkiye sembolik anlamı olan bir yargılama yapıyor.

 Neden?

 12 Eylül’ü yargılamak açısından sembolik bir irade/iktidar mı vardır ki yargılama özgürce ve bütün kapsamıyla karşılık bulmamaktadır?

Darbenin 24 Ocak 1980 kararlarıyla ilgisi, Amerika’nın hamiliği/izin verip desteklemesi, yol göstericiliği, Genelkurmay’ın emir komuta içerisinde yerine getirişi, (düşüncesi iktidarda olup yargılananların da olduğu) darbenin esas olarak emek/emekçiler, özgürlük, eşitlik, adalet isteyenleri hedef aldığı, sermayenin memnuniyetle karşıladığı ve çizilen çerçevenin ruhuna uygun bir ekonomi politikanın o günden bu yana izlendiği biliniyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder