9 Nisan 2013 Salı



ZAMAN  BİRAZ  ZAMAN

DR.CEM  ŞAHAN

Zaman  zaman bir  boşluğa  düşüyor  insan..

Boşluk yeni  bir  aydınlığa  açılıyor.

Temiz  bir  alan  yaratıyor  yaşam.

Hüzün  Kemalettin  Tuğcu  öykülerinde  kalan  bir  nostalji  oluyor.

Sosyolojik  olarak  mümkün müdür  acının  silinmesi..

Ya  da  bir  iki  akil  kazıyabilir mi  vicdanları.

Gözyaşları  kesilebilir mi  düne  dair.

Yeniden  başlamak  üzerine  yazabilir mi bir  destan..

Tüm  sorular  boşluktan  düşüyor  aşağıya..

Bilme, sadece  bizde  kalanlardan  süzülen  bir  yığıntı.

Ne  kadar  kara,

Ne  kadar  beyaz,

Bilmiyorum..

………………………..

Herkes  kendi  biriktirdiklerini  döküyor  ortaya.

Akıl, kalbin  sınırlarını  zorluyor.

…………………….

Şimdi  niçin  vahşi  kapitalizm  BARIŞ  ister  üzerinden  bilimsel  makaleler  yazma  zamanı  değil?

Biliyorum..

Ama  Barış  ve  neoliberalizm,  devlet-üretim  ilişkileri  arasında  iki  gerçeği  görmezlikten de  gelemem/gelemeyiz:

Birincisi, Devlet, kapitalizmin oluşması sürecinde feodalizmden kurtulan emekçilerin sermayenin disiplini altına girmesi için gereken baskıyı sağlar (Bkz: Serserilik yasaları, zorunlu çalışma vb.,) ve bu baskıyı doğallaştırır. Diğer bir deyişle devlet bizzat Kapitalist Üretim Tarzı’nın doğum sürecine ebelik eder, ederken, kapitalist devlete dönüşür.

İkincisi: Her üretim tarzı zamanı ve mekanı kendi varoluş ve yeniden üretim özelliklerine göre düzenler. Bu bağlamda devletin bir diğer işlevi de, karşımıza, “pre-kapitalist” zamanı ve mekanı, kapitalist üretim tarzının oluşmasına, yeniden üretimine göre dönüştürmek, yeniden düzenlemek olarak çıkar. Bu noktada Deleuze ve Guattari’nin Anti-Oedipus yapıtından bir kavramı ödünç alırsak, devlet karşımıza salt bir disiplin ve cezalandırma “aracı” olarak değil bir zaman ve mekan düzenleme “makinesi” olarak da çıkar.

Ergin  Yıldızoğlu’nun  makalesinden  altını  şu  cümleleri  yazmadan da  edemeyeceğim:

‘’Bu bağlamda, hedef coğrafyanın ekonomi yönetme ve bunu dış dünyaya bağlama biçimleri, emek kontrol rejimleri (haklar ve özgürlükler, işçi sınıfı örgütlenmeleri) siyasi temsil sistemleri (siyasi parti yapıları, yasama, yürütme, yargı ilişkileri, yerel yönetimler) değişiyor. Bu süreçte emperyalist etki, finans, teknoloji, devlet yönetme kültürü üzerinden gerçekleştirdiği girdilerle devletin rejimini, hatta “biçimini” değişmeye zorluyor, değişmesini sağlıyor. Bu sürecin ve oluşmaya başlayan devlet çıktılarının meşrulaştırılması, topluma anlatılması, egemen sınıfların “devletten sorumlu” sınıflarının, emperyalizmin kendilerine sunduğu ittifakları kabul etmesi için gerekli kültürün üretilmesi de organik entelektüellerin çabalarıyla gerçekleşiyor.’’

………………………

Neruda’nın  Barışı  ile  bitirelim:

Gelen alacakaranlık huzur dolu olsun / köprü huzur dolu olsun, barış olsun şarap için, / beni arayan ve kanımda yükselen harfler / huzur dolu olsun, toprak ve sevda hakkındaki / eski şarkı çevrelemiş beni, ekmek uyandığında / barış olsun şehirde sabahları, bütün köklerin ırmağı / Mississippi huzur dolu olsun: /kardeşimin gömleği huzur dolu olsun, /havadan bir mühür gibi olan kitap için barış.

………………

Bir şeyi çözmeye gelmedim ben.

Şarkı söylemek için geldim buraya

ve senin de benimle şarkı söylemen için geldim.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder