GELECEK ATÖLYESİ
NÜKLEER YALANLAR TARİHİ -1-
DR.CEM ŞAHAN
Sinop ve Akkuyu’da
yapılacak nükleer santraller
konusunda, nükleer taraftarı kamuoyu
oluşturma girişimleri yeni
değildir. Bu Türkiye
için 40 yıllık
bir maceradır.
Geçenlerde yerelde
yerel bir üniversite
öğretim üyesi Nükleer
Santral savunuculuğu yapıyordu.
Bazı görsel malzemeler
ile bilimsel görüşlerini
açıklıyordu. Nükleer Enerji
tarihi ve karşı tarihi
, bilimsellik adına bilimsel
etiğin nasıl piyasa
egemenliğine terk edildiğinin –satıldığının- örnekleriyle doludur.
Bu ülkede/kentte
her yıl işyerlerinde, madenlerde,
tersanalerde iş kazası ile ölen
işçilerin sayıları, istatistikleri
Avrupa 1. si olurken, Sinopa, Akkuyu’ya Nükleer
santral kuracağız söylemi, 1930
lı yılların Avrupa’sını
hatırlatıyor bana..
Bu kadar yaşanan
gerçekler, gerçeklikler varken, 2011 yılında Japonya’dan suratımıza
vuran tokadı nasıl
algılayamayız?
Ben
Japon Nükleer Santral
Çalışanlarına bırakayım sözü..
Söz
sözden üstündür..
Görmek istemeyen
göz, görmez..
……………….
Karşı karşıya olduğumuz gerçek,
hiçbir şekilde bir doğal afet değildir. Kapitalist pazar ekonomisini temel alan
neoliberal bir saldırının neden olduğu insan-yapımı bir trajedidir. Bu
trajedinin asıl yapısı, bütün çıplaklığıyla gün be gün ortaya dökülmektedir.
Bu, nükleer tesislerin krizi sembol alınarak kanıtlanabilir. Japonya’nın, sahip
olduğu sayısız buhar gücü ve hidroelektrik güçle çalışan tesisleri yoluyla,
nükleer tesislerin elektrik arzı olmadan da, talebini karşılamaya yetecek
miktarda elektrik enerjisi üretme kapasitesi vardır. Japonya’da 54 nükleer
tesis çalıştırılırken, yeterli elektrik üretme potansiyeline sahip buhar gücü
ile ve hidroelektrik santraller yolu ile üretim yapan tesisler devre dışı
bırakılmışlardır. Japonya’da nükleer tesislerin yapımına 1960’larda başlandı
fakat bu tesisler, Nakasone ve Reagan hükümetlerinin işbirliği ile 1983’te
imzalanan Yeni Japonya-ABD Nükleer Güç Anlaşması sonucunda işletilmeye açıldı.
Bu anlaşma, bir dizi nükleer kuruluşun yapımını tetikledi: nükleer yakıt
yeniden-işleme tesisi, hızlı üretici reaktör, uranyum zenginleştirme tesisi ve
lazerli uranyum-zenginleştirme metodu. Nükleer endüstri devlet tarafından trilyonlarca
Yen ile finanse edildi. Nükleer politika; kapitalizmin varlığını sürdürmesi
hedefine yönelik olarak, çalışanlara açık açık uygulanan neoliberal
saldırıların yanında ve bunlara paralel bir şekilde, çaresizce başvurulan bir
önlem olarak yürütüldü.
Nükleer tesisleri şimdi durdurun,
yoksa biz…
Gerçek şu ki, deprem yalnızca birkaç
kişinin ölümünden sorumlu tutulabilir. Ancak depremi takip eden tsunaminin yol
açtığı muazzam katliamın suçu, tamamen, buna karşı koruyucu önlemler almamış
olan yönetime aittir. Toshiba ve Hitachi gibi büyük şirketler tarafından
işletilen nükleer endüstriye ayrılan dev devlet bütçesinin yalnızca küçük bir
kısmıyla, nükleer tesisler yerine deniz kenarına gerekli setler inşa edilseydi,
bu korkunç trajedi kesinlikle önlenebilirdi. Doğu Japonya depreminin şiddetle
vurduğu Sanriku sahilinde büyük bir depremin olacağı yüzde 99 kesinlikle
önceden tahmin edilmişti. Geçmişte, burada, yüksekliği 10 metreye varan dev
tsunami dalgalarının oluştuğuna dair kayıtların varlığı bildirilmektedir. Ancak
nükleer otoriteler ve idare, sahile, yüksekliği yalnızca 3 metreyi bulan setler
inşa etmişler ve oradaki yerli halka, nükleer tesislerin kesinlikle güvenilir
olduğunu söyleyerek övünebilmişlerdir de. Ya şimdi olanları nasıl
tanımlayabiliriz? Harabeye dönmüş nükleer tesislerden dışarıya sızan yüksek
derecelerde radyoaktif maddelerin neden olduğu bu korkunç ortamda çok sayıda
insan radyoaktiviteyle kirlenmiş durumdadır.
Hükümet, şimdiki felâket durumunda
bile, nükleer tesislerin işletilmesini, Japonya’daki birçok bölgede, hâlâ
sürdürmektedir. Bu tesislerin hepsini derhal kapatın! Diğer nükleer tesisler
yanında, (Tokyo ve Osaka arasındaki Tokai bölgesinde, Shizuoka nüfuz bölgesinde
bulunan) Hamaoka nükleer tesisi de, en tehlikeli yerde, “fay hattı üzerinde”
inşa edilmiştir. Çok yakında olması beklenen dev Tokai depreminin uyarısı da
çok önceden yapılmıştır. Ve bu defa, nükleer tesislerin yıkılmasına, tsunami
değil, doğrudan karada oluşacak olan bir deprem neden olacaktır. Bunu çok iyi
bildikleri halde, kapitalistler, büyük sayılarda insanın ölümü pahasına da
olsa, daha çok ‘kâr’ etmeye odaklanmış olan mekanik güdülerinin kontrolü
altında, para yapma politikalarından vazgeçememektedirler. İşte karşı karşıya
bulunduğumuz şey, kapitalist sistemin bu dehşetli, berbat yapısıdır.
Bu trajedi bir daha asla
yaşanmamalıdır. Biz Japonlar, burada, bu vahşî, insafsız gerçekle yüz yüzeyiz
ve ona bütün gücümüzle dayanıyoruz.
Tüm
dünyadaki dostlarımıza, nükleer tesisleri ve nükleer gücü tüm dünyada tamamen
yok etmek üzere, bu konuyu yüksek sesle dile getirmeleri için ciddî çağrıda
bulunuyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder