2 Kasım 2013 Cumartesi


            GELECEK  ATÖLYESİ

            NÜKLEER  YALANLAR TARİHİ -1-

            DR.CEM  ŞAHAN

            Sinop ve  Akkuyu’da  yapılacak  nükleer  santraller  konusunda, nükleer  taraftarı  kamuoyu  oluşturma  girişimleri  yeni  değildir.  Bu  Türkiye  için  40  yıllık  bir  maceradır.

            Geçenlerde  yerelde  yerel  bir  üniversite  öğretim  üyesi  Nükleer  Santral  savunuculuğu  yapıyordu.  Bazı  görsel  malzemeler  ile  bilimsel  görüşlerini  açıklıyordu.  Nükleer  Enerji  tarihi ve  karşı  tarihi  , bilimsellik  adına  bilimsel  etiğin  nasıl  piyasa  egemenliğine  terk  edildiğinin –satıldığının- örnekleriyle  doludur.

            Bu  ülkede/kentte  her yıl  işyerlerinde, madenlerde, tersanalerde iş  kazası ile  ölen  işçilerin sayıları, istatistikleri  Avrupa  1. si  olurken, Sinopa, Akkuyu’ya  Nükleer  santral  kuracağız söylemi, 1930 lı  yılların  Avrupa’sını  hatırlatıyor  bana..

            Bu kadar  yaşanan  gerçekler, gerçeklikler  varken, 2011  yılında Japonya’dan  suratımıza  vuran  tokadı  nasıl  algılayamayız?

            Ben  Japon  Nükleer  Santral  Çalışanlarına  bırakayım  sözü..

            Söz  sözden  üstündür..

            Görmek  istemeyen  göz,  görmez..

            ……………….

            Karşı karşıya olduğumuz gerçek, hiçbir şekilde bir doğal afet değildir. Kapitalist pazar ekonomisini temel alan neoliberal bir saldırının neden olduğu insan-yapımı bir trajedidir. Bu trajedinin asıl yapısı, bütün çıplaklığıyla gün be gün ortaya dökülmektedir. Bu, nükleer tesislerin krizi sembol alınarak kanıtlanabilir. Japonya’nın, sahip olduğu sayısız buhar gücü ve hidroelektrik güçle çalışan tesisleri yoluyla, nükleer tesislerin elektrik arzı olmadan da, talebini karşılamaya yetecek miktarda elektrik enerjisi üretme kapasitesi vardır. Japonya’da 54 nükleer tesis çalıştırılırken, yeterli elektrik üretme potansiyeline sahip buhar gücü ile ve hidroelektrik santraller yolu ile üretim yapan tesisler devre dışı bırakılmışlardır. Japonya’da nükleer tesislerin yapımına 1960’larda başlandı fakat bu tesisler, Nakasone ve Reagan hükümetlerinin işbirliği ile 1983’te imzalanan Yeni Japonya-ABD Nükleer Güç Anlaşması sonucunda işletilmeye açıldı. Bu anlaşma, bir dizi nükleer kuruluşun yapımını tetikledi: nükleer yakıt yeniden-işleme tesisi, hızlı üretici reaktör, uranyum zenginleştirme tesisi ve lazerli uranyum-zenginleştirme metodu. Nükleer endüstri devlet tarafından trilyonlarca Yen ile finanse edildi. Nükleer politika; kapitalizmin varlığını sürdürmesi hedefine yönelik olarak, çalışanlara açık açık uygulanan neoliberal saldırıların yanında ve bunlara paralel bir şekilde, çaresizce başvurulan bir önlem olarak yürütüldü.

            Nükleer tesisleri şimdi durdurun, yoksa biz…

            Gerçek şu ki, deprem yalnızca birkaç kişinin ölümünden sorumlu tutulabilir. Ancak depremi takip eden tsunaminin yol açtığı muazzam katliamın suçu, tamamen, buna karşı koruyucu önlemler almamış olan yönetime aittir. Toshiba ve Hitachi gibi büyük şirketler tarafından işletilen nükleer endüstriye ayrılan dev devlet bütçesinin yalnızca küçük bir kısmıyla, nükleer tesisler yerine deniz kenarına gerekli setler inşa edilseydi, bu korkunç trajedi kesinlikle önlenebilirdi. Doğu Japonya depreminin şiddetle vurduğu Sanriku sahilinde büyük bir depremin olacağı yüzde 99 kesinlikle önceden tahmin edilmişti. Geçmişte, burada, yüksekliği 10 metreye varan dev tsunami dalgalarının oluştuğuna dair kayıtların varlığı bildirilmektedir. Ancak nükleer otoriteler ve idare, sahile, yüksekliği yalnızca 3 metreyi bulan setler inşa etmişler ve oradaki yerli halka, nükleer tesislerin kesinlikle güvenilir olduğunu söyleyerek övünebilmişlerdir de. Ya şimdi olanları nasıl tanımlayabiliriz? Harabeye dönmüş nükleer tesislerden dışarıya sızan yüksek derecelerde radyoaktif maddelerin neden olduğu bu korkunç ortamda çok sayıda insan radyoaktiviteyle kirlenmiş durumdadır.
 

            Hükümet, şimdiki felâket durumunda bile, nükleer tesislerin işletilmesini, Japonya’daki birçok bölgede, hâlâ sürdürmektedir. Bu tesislerin hepsini derhal kapatın! Diğer nükleer tesisler yanında, (Tokyo ve Osaka arasındaki Tokai bölgesinde, Shizuoka nüfuz bölgesinde bulunan) Hamaoka nükleer tesisi de, en tehlikeli yerde, “fay hattı üzerinde” inşa edilmiştir. Çok yakında olması beklenen dev Tokai depreminin uyarısı da çok önceden yapılmıştır. Ve bu defa, nükleer tesislerin yıkılmasına, tsunami değil, doğrudan karada oluşacak olan bir deprem neden olacaktır. Bunu çok iyi bildikleri halde, kapitalistler, büyük sayılarda insanın ölümü pahasına da olsa, daha çok ‘kâr’ etmeye odaklanmış olan mekanik güdülerinin kontrolü altında, para yapma politikalarından vazgeçememektedirler. İşte karşı karşıya bulunduğumuz şey, kapitalist sistemin bu dehşetli, berbat yapısıdır.

            Bu trajedi bir daha asla yaşanmamalıdır. Biz Japonlar, burada, bu vahşî, insafsız gerçekle yüz yüzeyiz ve ona bütün gücümüzle dayanıyoruz.

            Tüm dünyadaki dostlarımıza, nükleer tesisleri ve nükleer gücü tüm dünyada tamamen yok etmek üzere, bu konuyu yüksek sesle dile getirmeleri için ciddî çağrıda bulunuyoruz!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder