23 Kasım 2011 Çarşamba

SALİH BERBER VE SAĞLIK ALANINDA GREV

SALİH  BERBER VE SAĞLIK  ALANINDA  GREV
DR.CEM ŞAHAN
Sanırım  8-9  yaşlarındaydım.  Babamın çalıştığı  SEKA  farikasında, fabrika  girişinde  ‘’Bu  İş  yerinde  Grev Var’’  pankartı  asılıydı.  Ben  Grev’in  ne  demek  olduğunu  bilmiyordum  o  zamanlar. Ama  bez  afişe  yazılı, pankarttaki  kırmızı  yazı  dikkatimi  çekmişti.  Çünkü  bizim  evde  babam  memurluktan  arta  kalan  zamanlarda ilçenin – o zaman ki  bucağımızın- esnaf tabelalarını  yazardı.  Ayda  1-2  tane de  araba  yazılarını.  Reklam  alanında da  teknoloji  bu  kadar  gelişmemişti.  Sentetik  boya  ile  fırça  ile  yazılırdı  o  zamanlar  tabelalar. Ben de  11  yaşlarında,  yazın  o  sıcak  günlerinde, bu  işi yaptım üniversiteye  gidene  kadar. 2  yıl  önce  memlekete  gittiğimde  hala  eskimiş, gölgeleri  düşmüş, hafif  küflenmiş, SALİH  BERBER  tabelası  asılıydı, benim  yazdığım.

Sonra  89  Baharını  yaşadım  19’umda..
SEKA  grevi  ve  lokavtı  dün  gibi  aklımda.  Karşı  komşumuz  Özcan’ın babası  işçiydi. Ve  annem  daha  çok  çağırır  olmuştu  yemeğe  Özcan’ları. 
89 yılına 13 bin 500 işçi grevde girmiş, 3 bini aşkın işçinin grevi de 1990 yılına sarkmıştı. 89 yılı en fazla kamu işçisinin greve çıktığı yıl oldu. 30 bin 153 kamu işçisi greve çıktı. Bunlardan 21 bin 179'u Türk-İş, 2 bin 209'u da Hak-İş üyesi işçilerdi. Bağımsız sendikalara üye 22 bin 161 işçi greve çıktı. Çelik-İş üyesi 20 bin demir çelik işçisi (Karabük ve İskenderun), tarihlerinin ilk grevini 137 gün sürdürdüler.
Sonra  1990.
Zonguldak..

………….
‘’Bak işte yaklaşıyor fırtına
Bak yine yükseliyor dalgalar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
şarkılar söylüyor çocuklar
Yollardan sonra
Yıllardan sonra
Yeniden yan yana onlar.’’
22  Kasım’da  Çapa  ve  Cerrahpaşa  Tıp  Fakültesinde  tüm  sağlık  emekçileri  ve  öğrenciler  1  günlük  grev  haklarını  kullandılar.
‘’Performans sistemiyle hasta-hekim ilişkisini puan kaygısı içinde ticarileştiren, tüm hastaneleri kar amaçlı işletmelere dönüştüren, sağlık çalışanlarını güvencesiz, sözleşmeli çalışma sistemine geçirecek olan, öğretim üyelerinin hasta bakmaları ve uygulamalı eğitim yapmalarını, tıp öğrencileri ve asistan hekimlerin eğitim almalarını engelleyen tüm düzenlemelerin iptal edilmesini talep ediyoruz. Eğitim ve bilimsel araştırmaların yapılabildiği, hasta bakım hizmetlerinin yeterli süre ayrılarak nitelikli düzeyde sunulabildiği, özlük haklarımızın tanındığı ve emeğimizin karşılığının çalışma barışımızı bozmadan maaş olarak ödendiği, iş güvencesi ve akademik özgürlüğün olduğu, meslek örgütlerinin işlevsiz bırakılmadığı "tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesinin sağlandığı bir ortamda çalışmak istiyoruz. Taleplerimiz doğrultusunda, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakülteleri öğretim üyeleri, uzman ve asistan hekimleri, öğrencileri ve sağlık çalışanları olarak uyarı amacıyla 22 Kasım 2011 tarihinde hizmet sunamıyor, yetkilileri gerekli düzenlemeyi yapmak üzere göreve davet ediyoruz.’’

Çapa’dan , Cerrahpaşa’ya  Hastalara  Açık  mektubu dağıttılar
2003 yılında başlayan “Sağlıkta Dönüşüm, “Tıp Eğitimi ve Sağlıktaki Yıkım Süreci” devam ediyor. Tıp fakültelerinde, hastaların müşteri olarak görüldüğü ve daha fazla hasta bakılarak döner sermaye gelirlerinin arttırılması esasına dayanan performans sistemine geçildi. Üniversite Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesinin yasal koşulları oluşturuldu. Kamu Hastane Birlikleri kurularak, tüm hastaneleri kar amaçlı işletmelere dönüştürmenin yolları açıldı.

Bu değişikliklerin sonucunda;
Daha fazla hasta bakmamız, daha fazla ameliyat yapmamız isteniyor. Doktorlar hastalara hak ettikleri süreyi ayıramaz noktasına getiriliyor. Beş dakikada bir hasta bakmamız isteniyor. Daha fazla kar etmenin başka yolları aranıyor. Sizler bir hekimin aynı gündeki 100. hastası olmayı ister misiniz?
 Bu sistem başlamadan iflas etmiştir. İstenilen tahlil ve tetkik sayıları arttı. Reçetelerdeki ilaç sayısı arttı. Sağlık harcamaları 2002’de 4.7 milyar dolarken, 2010’da 47 milyar dolara çıktı. Unutmayalım; çalışan biziz, üreten de biziz. Ama, bu faturayı da bizim ödememiz isteniyor.
 Öğrencilerin ve asistan hekimlerin kaliteli eğitim almaları engelleniyor.
Öğretim üyeleri, eğitim veremez, araştırma yapamaz, sağlık hizmeti sunamaz; mesleğini yapamaz duruma getiriliyor. Öğretim üyeleri, sözleşmeli çalışma sistemine geçmeye zorlanıyor. Sağlık çalışanları düşük ücretlerle, güvencesiz, çalışmaya zorlanıyor. Tıp eğitiminde günümüz ve yarınlarımız  yok ediliyor.
 Bu değişikliklerin sonucunda;
 Şimdilik istediğiniz hastaneye kolayca gidebilirsiniz, kolayca ilaç yazdırabilirsiniz. Ancak, eskiden sizin olan hastanelere hasta olarak değil, müşteri olarak gideceksiniz. Giderek her basamakta daha fazla ücret ödeyeceksiniz. Bu sitemden kazançlı çıkacak olan, ne doktorlar, nede hastalarımız olacaktır. Kazançlı çıkan büyük sermaye sahipleri olacaktır.
……………..
Hekimlik  insana  olan  aşktır.
Sağlık  çalışanı  olmak  önce  insana/insana  ait  olana  emek ile  bağlı  olmaktır.
Şair  ile  bitirelim:
yalın ayak çin seddini ,bir ucundan bir ucuna
bu aşk yerinde grev var pankartlarıyla donatalım…..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder