7 Aralık 2010 Salı

SAMSUN TABİP ODASI MAYIS 2010 GENEL KURULU DR.CEM ŞAHAN KONUŞMASI

SAYGIDEĞER KONUKLAR,
SAYGIDEĞER  MESLEKTAŞLARIM,
SEVGİLİ  ÖĞRENCİLER,
DEMOKRATİK, BAĞIMSIZ BİR ÜLKEDE;
EMEĞİ SÖMÜRÜLMEDEN VE GELECEK KAYGISI OLMADAN;
BİLİMSEL VE ETİK KURALLAR İÇİNDE
İYİ HEKİMLİK YAPMAK İSTEYENLERİN TEMSİLCİSİ  SAMSUN  TABİP  ODASI  GENEL  KURULUNA  HOŞGELDİNİZ.
Sağlık Bakanı’nın “Bir kanun yaparız deriz ki Eczacılar Birliği, Tabipler Birliği, Diş Hekimleri Birliği’nin birlik kanunları iptal edilmiştir. Hadi bakayım Danıştay karar alsın da göreyim bakıyım. Hangi kararı alacağını ondan sonra göreyim bakayım ben!” dediği bir ortamda Samsun Tabip Odası seçimine gidiyoruz. AKP’nin yaşamın her alanını ele geçirme çabasının bir parçası olarak, kendisine muhalefet eden meslek örgütlerinde de iktidara kendisine yakın grupları getirme çabası yürüttüğü bir dönemde odamız seçimlerine gidiyoruz. Bu ortamda gidilen seçimlerde, her tür iktidar odağından bağımsız, hekimlerin gerçek temsilcisi bir  tabip  odası  zihniyetini  bu  genel  kuruldan  çıkarmak  zorundayız.
Samsun  Tabip  Odası 2008-2010 dönemi  yöneticileri olarak sağlık ortamını ciddiyetle izliyor, analiz ediyoruz.. Sağlık alanı ile ilgili yanlışları, çıkış yollarını işaret ediyoruz.. Biz hekimler Türkiye sağlık ortamında yaşananlardan hiç memnun değiliz. Sağlık alanında işler iyiye gitmiyor. Elbette bu durum yeni değil. Yakın geçmişe bakarsak birbirini tamamlayan politikaların izlendiğini, TTB yönetimlerine aday olmalarına karşın seçilememiş hekim Bakanların bizi bugünlere getirdiğini biliyoruz.
İster aile  sağlığı  merkezinde aile  hekimi, ister üniversitede öğretim üyesi, ister asistan hekim, ister acil hekimi, ister uzman  hekim, ister kurum hekimi olsun, hekimlerin bugün ve gelecek endişesi artmıştır.
Hastaneler ciddi mali sıkıntılar yaşamakta, kamuda performans ödemeleri aydan aya azalmaktadır. Bugün kamuda, performans kıskacı ve Bakanlığın yap-boz tahtasına dönmüş uygulamaları altında zorlanırken, özelde meslektaşlarımıza ödenmeyen, geciktirilen ücretlerle karşı karşıyayız. Hekimliğimiz, Sosyal  Güvenlik  Kurumu , SUT baskıları altında, hastaların gerçek ihtiyaçlarından uzaklaşmış durumdadır.
Bakanlık ve SGK’nın politikası hep aynı. Önce performansa dayalı yüksek ücret ile hekimin güvenceli çalışma hakkı elinden alınıyor. Ardından bu ödemeler keyfi biçimde azaltılıyor. Kamu Hastane Birlikleri Yasa Tasarısı’nın ise, güvencesiz, uzun süre çalışma, niteliksiz hizmet anlamına geldiğini biliyoruz. Hepimizi taşeronların emri altında çalışan, tekel işçisi gibi 4C’li yapmak istediklerini görüyoruz. Üniversitelerde, hekim yetiştirecek meslektaşlarımızın günde 14-15 saat hasta görmek zorunda bırakılmaları, hükümetin halkın sağlığına ne denli önem verdiğinin açık bir göstergesidir. İşyeri hekimleri, kurum hekimleri ise gözden çıkarılmış, kendi kaderleriyle baş başa bırakılmış durumdadır. Kısacası ne bugün ne de gelecek için, hükümetin uygulamaları sürdürülebilir bir umut vaat etmemektedir. Aksine atılan adımlar, birbiri ardına getirilen yasalar biz hekimlerin geleceğe yönelik endişelerini ve kaygısını giderek artırmaktadır.
Bugün, hükümetin sürdürdüğü politikalara  hem geçmişinde, hem de bugün karşı çıkan, Samsun Tabip Odası’nı Bakanlığın bir genel müdürlüğü gibi görmeyen kuvvetli bir çıkışa gereksinim var. Hekimlere hürmetsiz bu politikalara karşı, hekim hakkı ile halkın sağlık hakkını, birbirini tamamlayan bir anlayışla savunan bir yaklaşıma gereksinim vardır. Bugünkü  yönetim  kurulu nacizane bu anlayışın ürünü  olmaya  çalışmıştır.
Samsun Tabip Odası 2010–2012 dönemi seçimleri yarın  yapılacak. Bu seçimler Sağlık Bakanlığı’nın yıllardır sağlık alanında sürdürdüğü uygulamaların, “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın, yaşama geçirmeye çalıştığı Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasası’nı içeren politikaların hekimlerce kabul görüp görmeyeceğini ortaya çıkaracak bir referandum niteliğindedir. Hekimler, boyası her gün dökülen, gerçek ve bir o kadar acımasız yüzü her geçen gün biraz daha net görülen bu politikaların giderek daha çok farkına varmaktadırlar. Bu seçimlerde bu farkındalıklarını seçim sonuçlarına yansıtacaklarını ve karşı duruş sergileyeceklerini hep birlikte göreceğiz. Meslektaşlarımızın bu dönemde seçimlere gelmesi, oyunu kullanması, iradesini sandığa yansıtması önceki yıllara göre daha yaşamsal ve çok önem kazanmış durumdadır. Samsun’lu hekimlerin meslek odalarını iktidara, iktidar sevenlere asla teslim etmeyeceğine inancımız tamdır. Hekimler odalarına, mesleki bağımsızlıklarına ve geleceklerine seçimlerde sahip çıkacaklardır.
Bütün  Samsun’lu  Hekimlerini Bir Arada, Dayanışma İçinde Olmaya Davet Ediyoruz. Samsun Tabip Odası Bir Bakanlık Bürosu Değildir, Olmamalıdır. Samsun  Tabip  Odası Hekimlerindir, Hekimlerin Kalacaktır  zihniyetini  hep  beraber,  tüm  meslektaşlarımızla  buradan  haykırmak  istiyoruz.
            SAMSUN’DA  YAKLAŞIK  300 Hekim Özel Sağlık Sektöründe Çalışıyor,
Özel Hekimlik Alanında da Sorunlar Gün  Geçtikçe Büyüyor:

1.      Özel Hekimlik/ Ücretlerimiz
Hekimlerin ödemelerinde gecikmeler, haksız ve keyfi kesintiler, sabit ücretlerin SGK geri ödemelerindeki sıkıntılar bahane edilerek kaldırılması gibi sorunların yaygınlaşarak yaşandığı  biliyoruz..

2.      Özel Hekimlik
 Alanında Sözleşme/İş güvencemiz
İşveren tarafından yazılı sözleşme yapılmasına yanaşılmaması yahut ertelenmesini; sözleşme örneğinin hekime verilmemesi ve hekimlerin tek taraflı sözleşmelere zorlanması gibi örneklerle alanda sıkça karşılaşıyoruz. Sözleşme hükümlerinin (ücret, çalışma gün ve saatler) hekimin rızası olmaksızın tek taraflı değiştirilmesi, iş akitlerinin haksız ve süresinden önce feshi, feshin yazılı olarak bildirilmemesi ve kıdem ihbar tazminatlarının ödenmemesi hekimler için ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Sözleşmelerdeki belirsizlik çalışma sürelerini esnekleştirmekte, izin ve eğitim hakkını ciddi ücret kayıpları ile mümkün kılmaktadır.

3.      Malpraktis, Zorunlu Mesleki Sigorta
İyi hekimlik pratiğinin olabilmesi için gereken uygun koşulların oluşturulması yerine malpraktis ve zorunlu sigorta düzenlemelerinin hekimlere dayatılması ve primlerin yarısını hekimlere yıkması sistemin çarpıklığının açık göstergesidir.

4.      SGK, SUT Kısıtlamaları ve Mesleki Bağımsızlığımız
Finansman kurumu olarak SGK ve kaynağı oluşturan Maliye Bakanlığı (SUT) hekimlerin mesleki pratikleri üzerinde giderek daha fazla belirleyici olmuştur. Geri ödemelerdeki kısıtlamalar ve her gün değişen yasal düzenlemelerle oluşan sıkışıklığı işletmeler hekimlere yansıtma yoluna gitmekte ve bu durum hekimlerin mesleki bağımsızlığı ve özlük hakları üzerinde baskı oluşturmaktadır.

5.      Artan Kaygı, Belirsizlik ve Yabancılaşma
Yap-boz tahtasına dönen düzenlemeler, ücretlerde azalma, ciro baskısı ve benzeri sorunlar özelde çalışan hekimlerin kaygılarını artırmaktadır. Öte yandan kamuda yaşanan hekimler arası ilişkilerin performans sebebiyle bozulması süreci, özelde ciro baskısıyla yaşanmaya başlamıştır. İyi hekim olmanın, işletmeye daha çok para kazandıran hekim olmak anlamına gelmesi mesleki ve insani yabancılaşmaya sebep olmaktadır. İş güvencesizliği gerçeği hekimler için artık daha kaygı verici bir sorun haline gelmiştir.
Bu  genel  kurulda , Özel Hekimlik Alanındaki Sorunların Temelinin
Mevcut Politikalar Olduğunu hep  birlikte  haykırmalıyız.

 İktidarının uyguladığı sağlık politikaları ile özel sağlık alanı ulus ötesi sermaye bağlantılı tekellere hazırlanıyor. Sağlık hizmetinin niteliği göz ardı edilerek, SGK’nın ve sermayenin sıkışıklığı hekim ücretlerini küçültülerek aşılmaya çalışılıyor. Bu sürecin önümüzdeki dönemde özelde çalışan hekimlerin sorunlarını daha da büyüteceği ortadadır. İşte bu yüzden:
Bugün biz hekimlerin her zamankinden daha fazla bir arada olmaya ve örgütlü davranmaya ihtiyacımız var.
Bu  genel  kurulumuzdan  çıkacak  yönetim  iradesi
  • Özel sağlık kuruluşlarında sözleşmeli çalışan hekimlerin ücretlerinin düşürülmesine hekimlerle birlikte her zeminde, karşı çıkacağına,
  • Özelde ücretli çalışan hekimlerin giderek artan sorunlarına çözüm olabilmek için SAMSUN Tabip Odası Özel Hekimlik Komisyonunun çalışmalarını meslektaşlarımızın sorunlarına çözüm üretecek biçimde güçlendirmek için çalışacağına,
  • SAMSUN Tabip Odasının özelde ücretli çalışan hekimlerin sözleşmelerinde bir taraf olarak yer alması için bu güne kadar yürütülmüş çalışmaları sonuç alabilmek için daha ileri götüreceğine,
Söz  vermelidir!

Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın sadece kamuda değil,  artık özel sağlık kuruluşlarında ücretli olarak hizmet üreten meslektaşlarımız için de bir krize dönüşmekte olduğunu görerek ve var olan sıkıntıların önümüzdeki dönemde hekimler üzerindeki etkisini daha da fazla ortaya çıkaracağını düşünerek sizi SAMSUN Tabip Odasında sıkıntıları aşabilmek için hep birlikte çalışmaya davet ediyoruz.  
TBMM’nde 21 Ocak 2010 Günü Kabul Edilen “Tam Gün” Yasası, Asistan Hekimlerin Çalışma Koşullarının Daha da Ağırlaşmasına Yol Açacak, Zaten “Hizmet Yükü Altında Ezilen Eğitim" Onarılması Zor Biçimde Zarar Görecektir.

“Sağlıkta Dönüşüm Programı” adı altında yürütülmekte olan yıkıcı uygulamalardan asistan hekimlerde olumsuz etkilenmiş ve payına düşeni almıştır. Uygulanan sağlık politikaları ile Üniversitelerde ve SB Eğitim Araştırma Hastanelerinde eğitim niteliksizleştirmekte, daha da önemlisi asistan hekimlerin geleceği tamamen belirsizleştirmektedir.
Hekimler AKP iktidarı ve atadığı kimi yöneticiler tarafından sağlık sistemindeki aksaklıkların sorumlusu olarak gösterilmekte, “ön saflardaki” asistan hekimler her gün sözlü veya fiziksel şiddete maruz kalmaktadır.
Asistan hekimler, esnek çalışma koşulları altında adeta birer köle gibi çalıştırılmaktadır. Esnek çalışma; işin süresi, zamanlaması, yeri ve kapsamının en fazla kar, en az ücret, en fazla çalıştırma ve çalışanlar arası en az iletişim hedeflenerek belirlendiği kuralsız çalışma modelidir.
Nöbet tutmak eğitimin ve hizmetin bir parçası olarak kabul edilir.
Ancak bazı kliniklerde iki yıla kadar süren gün aşırı nöbet ve kesintisiz 36 saate varan hastanede kalma süresi insanlık dışı bir uygulama halini almıştır. Hizmet yükü altında ezilirken zaten yetersiz olan nöbet ücretinin 80 saatin üstündeki kısmı ödenmediği gibi, nöbet izni olarak da kullandırılmamaktadır.
Yakın zamanda yürürlüğe giren Tıpta Uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği asistan hekimlerin sorunlarına çözüm getirmemektedir. Bazı branşlarda uzmanlık sürelerini kısaltılması “sağlık piyasasının”/özel hastanelerin uzman hekim ihtiyacının gözetildiğini ve yedek işgücü yaratma düşüncesi ile düzenleme yapıldığını düşündürmektedir. Bu yolla piyasanın ihtiyacı olan “pazarlık gücü olmayan hekim” ordusunun yaratılması amaçlanmaktadır.
Performansa dayalı döner sermaye uygulaması ile döner sermayeden alınacak payın artırılması eğitimin önüne geçmiştir. İş barış bozulmuş, hastaların adeta birer ‘puan’ olarak görülmesi meslek onuruna yakışmayan davranışlara yol açmıştır.
Günümüzde asistanlık süreci, çalışma süresinin eğitimin gereklerine göre değil çalışılmakta olunan kliniğin gereksinimlere göre belirlenmektedir. Asistan hekimler için her türlü angarya işte ‘kullanılabilir’ anlayışı hakimdir.
Uzmanlık eğitimi verilen kurumlar standardize değildir. Bazı üniversite hastanelerinde ve çoğu eğitim hastanesinde kadrolar yetersizdir. Donanım ve yardımcı sağlık personeli açısından ciddi eksiklikler ve eşitsizlikler söz konusudur.
Sağlık Bakanlığı Eğitim Araştırma Hastanelerine yapılan hukuksuz ve sınavsız şef atamaları bilimsel alanın, dolayısı ile asistan eğitiminin ne kadar siyasallaştığı ve niteliksizleştiğini göstermektedir.
Üniversite hastaneleri özellikle sevk zincirinin ortadan kalkması ile birer hizmet hastanesi haline gelmiştir. Üniversiteler ve SB Eğitim Araştırma Hastaneleri asıl yapması gereken işleri yapamamaktadır.
Asistan hekimler zorlu geçen uzmanlık eğitiminin bitmesini sevinçle değil, mecburi hizmet kaygısı nedeniyle karamsarlıkla karşılamaktadır. Nasıl bir sağlık ortamında, hangi koşullarda ve nerede görev yapılacağı bilinmemektedir.
Bu  genel  kurul
Asistanlık Süreci Geçici de Olsa Asistanlık Kurumunun Kalıcı Olduğunu Bilmektedir. Kesintisiz Hasta Bakımı Sunan Asistan Hekimlerin Eğitim, Araştırma ve Hizmet Sunumunun Daha İyi Koşullarda Sağlanacağı Bir Sağlık Ortamının Ancak Talep Edildiği ve Hep Birlikte Mücadele Edildiği Zaman Elde Edilebileceğine İnanmalıdır.
BU  GENEL  KURULDA  HEP BİRLİKTE MESLEĞİMİZ  GELECEĞİ ASİSTAN  HEKİMLER  İÇİN  TALEP  ETMELİYİZ TALEPLERİMİZ;
*Personel azlığında asistan hekimler yedek ucuz işgücü olarak görülmemeli, görev/ yetki tanımı mutlaka yapılmalı, sürdürülebilir bilimsel asistan eğitimi sağlanmalıdır.
*SB Eğitim Araştırma ve Üniversite hastanelerinin eğitim, araştırma ve hizmet sunumundan oluşan üç hedefinden, önceliğin eğitim ve araştırma olduğu asla unutulmamalıdır.
*Performansa dayalı prim sistemiyle elde edilen döner sermaye gelirinden bağımsız, emekliliğe yansıyacak insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve adaletli bir ücretlendirme sistemi oluşturulmalıdır.
*Uzun süreli ve mesai dışı çalışmaya dayalı bir çalışma düzeni yerine, kendilerinin ve hastalarının sağlığını tehlikeye atmayacak koşullarda ve günde 8 saat, haftalık çalışma saati nöbetlerle birlikte 58 saati aşmayan çalışma sistemi hem hekimler, hem de toplumun sağlık hakkı için de gereklidir. Standart Asistan çalışma süresi ve görev tanımlaması yapılmalıdır.
            *Nöbet saati ücretleri artırılarak tutulan tüm nöbetlerin bedeli ödenmelidir.
*Her klinikte asistan hekimlerin üstündeki iş yükü bir nebze de olsa azaltacak tıbbi sekreter ve yeterli sayıda eğitimli yardımcı sağlık personeli bulundurulmalıdır.
*Tüm sağlık personelinin, özelde ise Asistan hekimlerin belirli aralıklarla sağlık kontrolünden geçirilmesinin sağlanmalıdır.
*SB Eğitim Araştırma Hastanelerinde ve Tıp Fakültelerinde Asistan temsilciliği kurumsallaştırılmalıdır ve ilgili birimlerinde asistan hekim temsilcilerine yer verilmelidir. Asistanlara kendileri ile ilgili her konuda temsiliyet, söz ve karara katılım hakkı sağlanmalıdır.
*Uzmanlık eğitimi; kar amacı gütmeyen, demokratik ortamlarda, akredite edilmiş eğitim hastaneleri ve Tıp fakültelerinde, eğitici eğitimi almış ve bilimsel kriterlere uygun, liyakat ile seçilmiş eğiticilerle sağlanmalıdır.
*Hizmet kaynaklı tüm zararların, malpraktis veya komplikasyon ayırımı yapılmadan, kamusal bir fonla tazmin edilmesi, hekimi suçlamak yerine, çalışma koşullarının ve süresinin insani ölçülerde düzenlenmesi sağlanmalıdır.
*Tıpta uzmanlık Eğitimi Yönetmeliği TTB ve İlgili Uzmanlık derneklerin katılımıyla yeniden düzenlenmeli, Uzmanlık eğitimi standart bir çekirdek müfredat doğrultusunda, belirlenmiş rotasyon çizelgelerine uygun şekilde yapılmalıdır.
*Eğitim kurumlarının entegrasyon ve afiliyasyonu sağlanmalıdır. Her uzmanlık alanının yeterlilik kurulları oluşturularak, yeterliliğe dayalı, çıktı temelli eğitim modeli benimsenmelidir.
*Zorunlu hizmet yasası tümüyle kaldırılmalı bölgeler arası eşitsizliği giderecek şekilde teşvike dayalı istihdam politikası benimsenmelidir.

SADECE TAM GÜN DEĞİL; TÜM GÜN VE HER GÜN HEKİM DÜŞMANLIĞI!
Bakanlığın ısrarıyla çıkarılan “Tam Gün” yasasıyla hekimlere yeni bir zorunlu çalışma modeli getirildi. Esnek çalışma saatlerinin bir üst sınırı konulmadı. Uzun çalışma karşılığında,  gittikçe azalması mümkün performans,  yani döner sermaye gösterildi.  Anlatılan tüm masallara rağmen yeni yasayla hekimlerin reel gelirlerinde ve emekli maaşlarında hiçbir artış olmadığı görüldü.
Zorunlu mesleki sorumluluk sigortası dünyada olmayan bir uygulamayla yaşama geçiriliyor. Kamuda bile yarısı doğrudan yarısı dolaylı olmak üzere tamamen hekim gelirinden karşılanıyor. Hekimler, sürekli artan sigorta primleri ve hukuki davalara daha fazla maruz bırakılıyor.
TAM GÜNDEN SONRA KAMU HASTANE BİRLİKLERİ SIRADA
Kamu hastanelerini özelleştirip elden çıkarmaya kararlı Sağlık Bakanlığı, Kamu Hastane Birlikleri Kanunu Tasarısı’nı Meclis’ten çıkarıp,  hekimleri  iş güvencesinden yoksun, düşük ücretlerle çalıştırmaya hazırlanıyor. Birliklerin mütevelli heyetlerine,  hastaneleri tüm taşınır-taşınmaz malları ile birlikte kiralama, devretme ve satma yetkisi veriliyor. İşletmeci bir “Genel Sekreterin” yöneteceği  bu hastanelerin Mütevelli Heyeti’nde Ticaret ve Sanayi Odası’nın temsilcisi de yer alacak! Özel hastane patronlarından  kaçarak “kamu” hastanelerini tercih eden hekimler, şirketleşmiş “kamu” hastanelerinde aynı patron zihniyetiyle çalışmak zorunda bırakılacak
ŞİMDİ DE MESAİ DIŞI POLİKLİNİK UYGULAMASI!
Yaldızları döküldükçe gerçek yüzüyle karşılaşılacak olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nda bilime ve sağlık hizmetinin ruhuna aykırı popülist uygulamalara ihtiyaç duyuluyor.  “Acil” hastalara bakmak üzere gece saat 24.00’e kadar poliklinik uygulaması hekimler üzerinden esnek çalışmanın somut bir ifadesi olarak yaşanıyor.
ŞEF, ŞEF YARDIMCISI ATAMALARINDA BELİRSİZLİKLER SÜRÜYOR!
Şef, şef yardımcısı ve başasistan atamalarını sınavsız yapmayı alışkanlık haline getiren Sağlık Bakanlığı; TTB’nin ısrarlı teşhiri ve hukuksal platformda yürüttüğü mücadele karşısında atamaların sınavla yapılmasını içeren yönetmeliği yayınlamak zorunda kaldı.
Hekim emeğini ucuzlatıp, değersiz bir meslek haline getirmeye çalışan AKP hükümeti, tüm bu yasa ve düzenlemelerin ana koşulunun hekim sayısının hızla artırılması olduğunu tespit etmiş durumda. 2013 yılına kadar aşamalı olarak tıp fakültesi kontenjanlarını yıllık 13.500’e çıkarmayı hedefleyen  Bakanlık, şimdiden 7.000’lere ulaştırdığı rakam için “öğlenci-sabahçı” tıp öğrencisi uygulamasına girmiş durumda.
SEVK ZİNCİRİ OLMAYAN BİR SAĞLIK SİSTEMİ
Sağlıkta “Dönüşüm” Programı’nın birinci basamak için dayattığı Aile Hekimliği modeli de sevk zincirini zorunlu kılıyor.  Ancak popülist kaygılar nedeniyle sevk zinciri uygulanmayan bu “birinci basamak” sisteminin hastanelere, orta vadede hekimlere ve yurttaşlara faturasının ağır olacağı rahatlıkla söylenebilir.

PERFORMANSA HEBA EDİLEN ASİSTAN EĞİTİMİ
Hekimliğin, etik ve deontolojik değerleri güçlü bir usta-çırak ilişkisi olduğu ne yazık ki unutturuldu. Tüm tepkilere rağmen hekimlere performans dışında anlamlı bir gelir verilmemesi uzmanlık eğitimini de olumsuz etkiliyor. Asistanların ücret, zaman ve emek kayıplarına yol açıyor. “Performansa dayalı uzmanlık eğitimi” gerek asistanların mesleki gelecekleri, gerek toplum sağlığında telafisi mümkün olmayan kayıplar yaratıyor.
Genel Sağlık(sızlık) Sigortası sisteminin hızla artan bütçe açıklarıyla sürdürülemeyeceği biliniyor. Tüm uyarılara kulak tıkayan hükümet, kendi yarattığı “açıklar” için yeşil kartlılar dahil herkesten muayene  katkı parası almaya başladı. Halkın sağlığına verdikleri değeri sık sık dile getirenlerin anlaşılan halkın cebi ve hekimin emeği dışında bir kaynağı  bulunmuyor.
Acil  serviste  çalışan  hekimlerimizin, 112  acil  serviste  çalışan  meslektaşlarımızın,  aile  hekimi  olarak  çalışan  meslektaşlarımızın, başta  hekim  sıkıntısı  ve  ücret  eşitsizliği  ile  mağdur  edilen  toplum  sağlığı  hekimi  meslektaşlarımızın  sorunlarının  çözümüne  bu  genel  kurulumuzda  katkı  sunmalıyız.
Sevgili  meslektaşlarım,
MASAL BİTMİŞTİR.
SAĞLIKTA  DÖNÜŞÜM  PROGRAMI, SAĞLIKTA  ÇÖKÜŞ  PROGRAMINA  DÖNÜŞMÜŞTÜR.
• SOSYAL GÜVENLİK KURUMU AÇIKLARI BÜYÜYOR
• SAĞLIK  SORUNLARINDA HEKİMLERİ SORUMLU GÖSTERMEK GÜÇLEŞİYOR
• KATKI, KATILIM PAYLARI CAN YAKMAYA BAŞLADI
• İLAÇ VE TIBBİ TEKNOLOJİ SATAN FİRMALARA AKITILAN KAYNAK DURDURULAMIYOR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder