20 Şubat 2015 Cuma

ŞEHİR HASTANELERİ


            Sayın  Sağlık  Bakanımız Cumartesi günü  2015  yılında  Samsun  Şehir  Hastanesine  başlanacağını  söyledi.

            Bu  köşenin  okurları, bu  köşede  10 larca  ŞEHİR  HASTANELERİ hakkında yazılar okudular.

            2002 den  beri  Sağlıkta  kamusal  alanın çöküşüne  dair  betimlemeler / öyküler dinlediler.

            Girdikleri  lokantada  sofra  altı bezinin  üzerinde  Hastane  reklamlarını  gördüklerinde  gülümsediler.

            Ancak her  seçim öncesinde olduğu gibi politik  söylem  Kamu-Özel  Ortaklığı  ile  yapılacak  ve  özel  sermayeye kiralanacak  olan  Şehir  Hastaneleri  konusunda  sürekli  yanlış  sunumundan vazgeçmiyor.

Kısaca  hatırlarsak:

*Şehir  hastaneleri  kamusal  değildir.

*Şehir  hastaneleri  halkın  yararına  değildir.

*Şehir  hastaneleri  kamusal  alanın  tasfiyesidir.

*Şehir  Hastaneleri  halkın  SAĞLIĞINA olumlu  katkı  sağlamaz.

*Şehir  Hastaneleri  sağlıkta  yeni  bir  sermaye  sınıfı  yaratır.

*Şehir  Hastaneleri  kamu  hastanelerinin  özelleştirilmesi, sağlık  çalışanlarının taşeronlaştırılmasıdır.

Bu  konularda  onlarca Bilimsel  bilgi  TTB  tarafından  kamuoyu  ile paylaşılmıştır.

Özellikle  İngiltere  ve  Kanada’nın  Sağlık  alanında  kamu-özel  ortaklığı  konusunda yolsuzluklar  ve  yüksek  maliyetler  nedeniyle  dili  çok  yanmış.  Bu  yolsuzluklar  ve kamusal  zarar Meclis  raporları  ile  doğrulanmıştır.

Peki nedir bu Kamu Özel Ortaklığı?

Mazisi eski. Kamu Özel Ortaklığı teorisinin müellifi Milton Friedman, 70’li yıllarda olgunlaştırdığı bu yapının “hızla” ve “kitleler uyanmadan” gerçekleştirilmesi gerektiğini savunuyordu. Friedman’ın ilk laboratuarı ise 11 Eylül 1973’te darbe yapılan Şili oldu. Askeri Diktatör Pinochet’nin danışmanı olarak ilk elden uygulamayı denetledi.

Biliyoruz ki 20 yıldan fazla zamandır bu yöntemi uygulayan İngiltere'de şu an itibariyle 7 hastane resmen iflas etti, tüm sağlık sistemi mali krize girdi.

Türkiye’de ise ilk ihale 2011 yılı Nisan ayında Kayseri için yapıldı. (Eylül 2011’de temel atma töreni yapılan Kayseri Entegre Sağlık Tesisi’nin 2.5 yılda  bitirileceğine  ilişkin  tören esnasında  yapılan anlaşma açısından sadece 6 ay kalmasına karşın henüz inşaatın temelinin atılamadığı, tahsis edilen arazinin bataklık çıktığı biliniyor.)

TTB’nin açtığı davalarda Ankara-Etlik, Ankara-Bilkent ve Elazığ şehir hastanelerinin ihalelerinin yürütmesi durduruldu. Sağlık Bakanlığı kararlara itiraz etti, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu itirazı reddetti. Bu üç ihaleye ilişkin Danıştay’ın yürütmeyi durdurma gerekçesine uygun yeni bir ihale yapmadan  sözleşme imzalanması yargı kararına uymamak dolayısıyla suç işlemek anlamına gelecek.

TTB’nin önceki tüm açıklamalarında da belirtildiği gibi Kamu Özel Ortaklığı bir özelleştirme yöntemidir. Üstelik Sağlık Bakanlığı bu yöntemle yaptığı şehir hastaneleri ile aslen yatak sayısını artırmıyor sadece yenileme yapıyor, yani aslında yatırım yapılmıyor. (Bunu Sağlık Bakanlığı da kabul ediyor.)

Sağlık Bakanlığı’nın bütün bu binaları kendisinin yap(tır)masının, Kamu Özel Ortaklığı Modeli ile yaptırmasından çok daha ucuza geleceği biliniyor.

Bu tesislerden vatandaşların ancak çok yüksek ücretler ödeyerek yararlanabileceği, burada çalışan hekimlerin-sağlık çalışanlarının güvencesiz taşeron işçisi haline getirileceği, bu hastanelerde eğitim alacak hekimlerin çalışma koşullarının belirsiz hale geleceği, katrilyonlarca liralık kamu kaynağının sadece bina yenileme adı altında şirketlere dağıtılacağı, ihalelerin içine gömülü modern kapitülasyonlarla sağlık hizmetlerinin özelleştirileceği de biliniyor.

            ………………..

            Şehir  Hastaneleri  seçim  öncesi  sermaye  grubuna-çoğunlukla da yabancı sermayeye-   uzatılan eldir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder